KURAN'IN İSLAMI
Ve O size: "Melekleri ve peygamberleri (Elçileri) tanrılar edinin." diye de emretmez. Siz Müslüman olduktan sonra, size hiç inkârı emreder mi?” 3 Âl-i İmran Suresi 80. Ayet.


   
 
  KURAN'IN VAHY


                     Kuran kelimesi sözlükte; “Toplamak, okumak“ manalarına gelir. Yüce ALLAH tarafından; “Vahy-i Münzel” Kur’an-ı Kerim, ”Emin-ül-vahy” Kur’an daki ismi ileRûh-ül Emîn” yani “Cibril” Cebrail (Allahın emir ve sözlerini, peygambere iletmekle görevli Melek) aracılığıyla, Miladi 610 yılında, Mekke yakınlarında, Nur Dağındaki “Hira” mağarasında, Kureyş kabilesinden olan geldiğinde derhal değiştirir, 40 yaşlarında iken, ”Vahy” yoluyla “Son Peygamber” olduğu müjdelenmiş ve Arap Kureyş Lisanında “Sure” ler halinde inmeye başlanmıştır.

      “İnnâ enzelnâhu kur-ânen ‘arabiyyen le’allekum ta’kilûn(e)”  12 Yûsuf Suresi 2.Ayet
      Biz onu, anlayasınız diye, Arapça bir Kuran olarak indirdik.”

        Kur'an-ı Kerim; Ramazan ayında “Kadir gecesi”, “Alak suresi" “Yaratan Rabbinin adıyla oku/çağır!” “Ayet”i ile nazil olmaya başlayıp, Medine de 114. Sure olan “Nasr” ın  “Tespih et Rabbini O'na hamt ile! Ve O'ndan af dile! Çünkü O, Tevvâb'dır, günahları affeder sınırsız bir şekilde.” ayeti ile tamamlanmıştır. Bir başka Rivayet ise; Mâide Suresi, 3. Ayet'te "...
el yevme ekmeltu lekum dînekum ve etmemtu aleykum ni’metî ve radîtu lekumul islâme dînâ(dînen) fe menidturra fî mahmasatin gayra mutecânifin li ismin fe innallâhe gafûrun rahîm (rahîmun). "...
Bugün sizin için dininizi kemale erdirdim. Size nimetimi tamamladım ve sizin için din olarak İslâm’ı seçtim. Kim şiddetli açlık durumunda zorda kalır, günaha meyletmeksizin (haram etlerden) yerse, şüphesiz ki Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir." cümlesi ile tamamlandığı ağırlık kazanır.
 
Mekkede bulunan Nur Dağı

  Hz.Muhammed'e, Mekke yakınlarında Nur dağındaki  Hira mağarasında, 610 yılı, Ramazan ayında, ayetler halinde inmeye başlayan Kur’an-ı Kerim; “22 sene, 2 ay, 22 günde” Arapça olarak, 87’si Mekke de, 27’  si de Medine de olmak üzere, toplam; 114 “Sure”(Müstakil bölümler), 6236 "Ayet"(Allah kelamı) olarak tamamlanmıştır.
             
Kur'ân-ı Kerim in;  Peygamberimizin 13 yıllık Mekke döne-minde inen surelerine “Mekki”, 10 yıllık Medine döneminde inen surelerine ise, “Medeni” sure adı verilir.
    Okunması dahi ibadet olan, dünyevi ve uhrevi tüm meseleleri bildiren, tevâtür yo-luyla bize ulaşan, Allah'ın kelamı Kur'anı Kerim; Şifa, Nur, "Hablullah, Furkan,  Bürhan, Kelamullah,   Mushaf, Hablülmetin,  Kitap, Zikr, Hüda,  ” gibi manevyitı yüksek kelimelerle de isimlendirilir.
  
MUSHAF

            Kur'an-ı Kerim olduğu gibi, tek ciltte toplanmıştır Kur'an'ı Kerim'in sayfalarını toplayan cilde verilen ve yalnız Kur'an'a ait olan özel isme “Mushaf “adı verilir.

            Kur'an'ı Kerim ayet ayet, sure sure inerken o gün için tamamlanan sureler, sadece hafızlar tarafından ezberlenmekle kalmaz, mevcut bulunan; kesilen hayvanların kürek kemiklerine, hurma dallarına, deri veya düz, yassı olan bazı cisim ve malzemelerin üzerine Peygamberimizin nezaretinde yazılırdı. 

              Bazı müşrikler; Kur’an-ı Kerimin  Hz. Ebu Bekir zamanında hafızların ezberinden alınıp yazıldığını bu nedenle de eksik ve hatalı olduğunu savunurlar. Bizde ki bazı sözde “İslam âlimi” geçinenlerde, gerekli izahı vermekten yoksun kalırlar. Hz. Ebu Bekir Kur’an-ı Kerimi yazdırmak değil, sureleri toplamak, yani “Mushaf” haline getirmek için giri-şimde bulunmuştur.

        Kur’an Ayetlerinin, Peygamberimizin zamanında yazıldığının somut delili, Müşriklerin Kur’an ve peygamberimiz hakkında ki sözlerine karşı inen “Furkan Suresi 5. Ayet” ile “Tür Suresi 2. ve 3. Ayet” ler de belirtilmiştir.
 
          Tür Suresi 2. Ayet; “Ve kitâbin mestûr(in)” 3.Ayet Fî rakkin menşûr(in)”
         “Ve Satır satır yazılmış Kitap'a, Yayılmış ince deri üze-rine,”

          Furkan Suresi 5. Ayet;
Ve kâlû esâtîru-l-evvelîne-ktetebehâ fehiye tumlâ ‘aleyhi bukraten ve asîlâ(n)”
           “Dediler ki: "Öncekilerin masallarıdır bu. Birilerine yazdırdı onu. O ona sabah-akşam birileri tarafından yazdı-rılıyor." -25 Furkan Suresi 5. Ayet
 
           6. Ayet;”
Kul enzelehu-lleżî ya’lemu-ssirra fî-ssemâvâti vel-ard(i)(c) innehu kâne ġafûran rahîmâ(n)”
“(Ya Muhammed)De ki: "Onu, göklerdeki ve yerdeki gizleri bilen indirdi. O, çok bağışlayan, çok esirgeyendir.” -25 Furkan Suresi 6. Ayet
 
            Bu Ayetlerde açıkça görüleceği gibi, daha peygamberimiz hayatta iken birçok sahabe Kur’an’ı hem hafızalarında hem de yazılı sahifelerinde toplamış bulunuyorlardı.
Hz. Muhammed'in ahirete intikali üzerine Hz. Ali derhal evine kapanmış, “Kur’an-ı (Toplamadıkça) cem etmedikçe  Cuma namazına çıkmak hariç, ridamı (Belden yukarı örtülen örtü) giymemeye yemin ettim” diyerek, sözünü yerine getirmiştir.  
                  
Peygam-berimizden sonra İlk halife olan Hz. Ebu Bekir; Hz. Muhammed’ in Mekke de  8 Haziran 632 yılında, vefatından sonra, yapılan "Yemame" savaşında (633) saha-beden en az 70 Kur’an hafızı, Kurra (Kariler) şehit oldu

      
 
Hz. Ebu Bekir; Kur’an Ayetlerini ezbere bilen bu ilk Müslümanların ve bazı   hafız sahabelerin, zaman zaman ahrete intikalleri nedeniyle, ileride herhangi bir unutulmaya ve çelişkiye meydan vermemek amacıyla, Kur’an-ı Kerimin Ayet ve Surelerinin toplanıp, “Mushaf” haline getirilmesi için talimat verdi. İlk Müslümanlardan olan ve Peygamberimizin hemen hemen yanından hiç eksik olmayan, sahabe’lerinden “Zeyd-b Sabit”, Kur’an-ı Kerimin Ayet ve Surelerinin toplan-ması için kurulan komisyonun başına getirildi.

“Yazılı Kaynaklar”ın ittifakla bildirdiğine göre, Hz. Ebu Bekir, Zeyd’e asla hafızasına güvenmemesini, her ayet için 2 delil olmak üzere, 2 şahıstan yazılı nüsha aramasını emretti. Bu iş için Zeyd, Hz.Ömer’in yardımını şart koşmuş, O da ciddi bir şekilde kendisine yardım etmiştir. Hatta bu konuda Hz. Ali nin derlediği “Kur’an ın Mushafı” Hz. Ebu Bekir in istediği ve Zeyd in başkanlığındaki 42 hafızdan oluşan komisyonun derlediği Mushaf'la karşılaştırıldığı, sahih kaynaklarca doğrulan-maktadır.
Zeyd - b. Sâbit;Bizzat ken-disi çok iyi bir hafız olduğu halde, ilmi ve fıkhi başka hafızlarla  yetinmeyip, her ayet hakkında iyi muka-bele görmüş 2 yazılı şahid aramak gibi son derece titiz ve ilmi bir usul takib etmiştir.
Yalnız Tevbe Suresinin sonundaki 2 ayet hakkında, araştırmasına rağmen 2 yazılı şahidi bulamamış, Ebu Huzeyme’de ki yazılı nüshaya istinat etmek durumunda kalmıştır. Bu şekilde Hz. Ebu Bekir devrinde bir araya getirilen sahifelere
“El- Mushaf” denilmiştir. Zeyd b. Sâbit daha sonra Hz. Osman’ın zamanında ilk Kur’an-ı Kerim in yazılmasında ki Komisyonda da yer almıştır.

Kur’an-ı Kerimin aslına uygunluğu veya derlenmesi konusunda, eksiklik veya ilavelerin olup olmadığı sorusuna en iyi cevap, sanırım Peygamber'in ashabının ileri gelen-lerinden biri olan, Zeyd-b Sabit’i tanımaktan geçer.

Asıl ismi; Zeyd b. Sâbit b. ed- Dahhâk -b. Zeyd b. Levzân b. Amr b. Abdi Avf b. Ganem b. Mâlik b. en-Neccâr el -Ensârî el-Hazrecî dir. En-sâr dan, Haz-rec kabilesinin bir kolu olan Neccâr-oğulları'na men-suptur. 
   Çocuk yaştan itibaren Peygamberin yanında olan Zeyd b. Sâbit, çok akıllı, zekî ve hafızası güçlü bir sahabe oldugu bilinr. O'nun bu meziyetini fark eden Peygamber (s.a.s), Zeyd'ten İbranice ve Süryanice'yi öğrenmesini ister. Zira, Resûlullah'a çeşitli yerlerden, bu dillerle yazılmış mektuplar geliyormuş ve tabiî ki bunların okunup anlaşılması ve cevap verilmesi icap ediyormuş. Allah Resûlü, okuma yazma bilmediğinden, bunları başkalarına okutmak durumunda kalıyormuş. Mektupların içeriğini başkalarının öğrenmesini istemiyen Resûlullah, Bu konuda en güvendiği kişi olan Zeyd b Sabit’i görevlendirmiş.

           Zeyd; çok kısa bir sürede, hem İbranice hem de Süryanice okuma-yazmayı öğrenmiş. Bundan sonra Rasûlüllah'a gelen mektupları Zeyd b Sabit okuyor, cevap gerekiyorsa da kendisi yazıyormuş. Asil görevi ise; Kur’an-ı Kerimin Ayet ve Surelerinin, Resûlullah’ın nezaretinde  vahiy kâtipliğini yapmakmış. Zeyd b. Sâbit, ashâbın en âlim-lerinden biri oldu sahih kaynaklardan bilinir. Sadece Kur'ân-ı Kerîm'i ezberlemekle kalmamış,  “Kıraatilmi”ni  de (Düzgün ve sürekli okuma) çok iyi öğrenmiş.

Yine sahih yazılı kaynakların bildirdiğine göre; Zeyd bin Sâbit in bu ilimdeki üstünlüğü, Eshâb-ı kirâmın ve Tabiînin ileri gelenlerinin îtirafları ve takdirleri ile sabittir. Eshâb-ı kirâm arasında kıraat ilminde imamlık derecesine yükselenler, Hz. Ebû Bekr-i Siddîk, Hz. Ömer bin Hattâb, Hz. Osman bin Affân, Hz. Ali bin Ebî Tâlib, Übeyy bin Ka’b, Zeyd bin Sâbit, Abdullah bin Mes’ûd, Ebûdderdâ ve Ebû Mûsel-Es’arî’dir. Bunlar, Resûlullah efendimizden bizzat okuyuşlarını tasdik ettirenlerden olmuşlar.


YAZILAN KUR’AN

               Hz. Ebû Bekir zamanında derlenerek, “Mushaf” haline getirilen Kur’an-ı Kerim; Onun ölümünden sonra 2. Halife Hz. Ömer’e, ondan da kızı Hafsa’ya intikal etmiştir.

 Hz. Ömer in ölümünden sonra, 1 Muharrem 646 da Osman hilafete getirildi. Osman döneminde Müslümanların hâkimiyetinde olan topraklar, Arabistan'ın sınırlarını aştı. Ana dili yabancı olan birçok Müslüman Kur'an-ı Arapça okumada zorlanıyordu. Buna Araplar arası lehçe, şive fark-lılıkları da ekleniyor, bu farklı okuyuşlar, karşılıklı suç-lamalara da dönüşebiliyordu. Şam halkı Ubeyy’in, Kufe kalkı İbnu Mes’ud’un, Basra halkı Ebu Musa’nın kıraatıyla okuyordu. 
      
          İslam ordusun başında bulunan Huzeyfetu'l Yeman Şam or-dularıyla Erme-nistan ve Azer-baycan üzerine yürümüştü. Sa-vaş esnasında Şamlı askerlerle Iraklı askerlerin Kur’ an okuyu-şunda ihtilaf et-tiğini gördü ve ihtilaflardan en-dişelenerek te-dirgin oldu. Bu durumu Halife Hz. Osman’a iletti. Kıraat farklılıklarının Müslümanlar arasında anlamazlık konusu olması üzerine, Hz. Osman, Hz. Ömer’ in kızı Hafsa dan “Mushafı" alarak, çoğaltmaları için 4 kişi görevlendirdi:
Zeyd b. Sâbit, Abdullah ibnu Zübeyr, Said ib-nu As, Abdurrahman İbnu Haris. Zeyd dışında üçü Kureyşli'dir. Ihtilaf ederlerse O'nu Kureyş lehçesi ile yazmalarını emretti.

Bu 4 kişilik sahabe ve hafızlar Kur'ân-ı Kerîm'i ezbere bilmelerinin yanında, “Kıraat ilmi”ne de haizlerdi. Komisyonun çalışması 5 sene sürdü. Arapça "Kufi" yazı sitilinde  hazırlanan bu 7 nüsha Medine Mescidi’nde herkesi mutmain (Zihninde şüpheye yer kalmamak) kılmak üzere halkın huzurunda alenen okundu ve sonra her bir nüsha,Kufe, Basra, Şam, Yemen, Mekke ve Bahreyn'e gönderildi. Bir nüsha da Medine'de kaldı. İslam yurdunun muhtelif eyalet merkezlerine gönderilmekle beraber, Öyle emredildi ki bundan böyle Kur'an nüshaları, mutlaka bu resmi kopyalara uygun ve mutabık olacak ve farklı bulunanlar imha edilecekti.

Bazı İslami kaynakların ortak sahih bilgilerine göre, Bu resmi Kur’an-ı Kerim’in  dışındaki Mushafların, yakılması talimatını dinlemeyenler de olduğu gibi, Hz Ali ye şikayet edenlerde oldmuş. Ancak Hz. Ali şöyle der: "Ey insanlar, Osman hakkında aşırı sözler söylemeyin. O'na “Mushaflar yakıcısı” demekten sakının. Vallahi o Mushafları, biz Muhammed'in ashabı önünde yaktı. Osman yerinde yönetici ben olsaydım, aynısını yapardım." Demiş.

  Kur'an-ı Kerim; Hz. Ali nin derlediği “Mushaf”da, Ayetlerin iniş sırasına göre yazılırken, Hz. Osman  tarafından yazdırılan,  çoğaltılıp dağıtılan Mushaflarda,; ilk olarak Fatiha Suresi” (Açılış Suresi) olarak kaleme alınmış, surelerin uzunluğuna göre sıralanırken, son olarak da 114. “Nas Suresi”  (İnsanlar suresi) olarak, 6. ayet ile ciltlenmesi tamamlanmıştır.

      
  Hz. Osman ’ın şehit edil-mesinden sonra hilafetin başına geçen Hz. Ali;  Hz. Osman’ın yazdırdığı Mu-shaf kendisinin Yazdığı Mushaf dan eğer farklı olsaydı göreve geldiğinde der-hal değiştirir, kendi “Mushaf”ının okunmasını emrederdi. Bu da şunu bize açıkça gösteriyor ki, Hz. Osman tarafından yazdırılarak şu anda orijinalleri emin ellerde muhafaza altında bulunan Kur’an-ı Kerim, Miladi 610 yılında Müslümanlara indirildiği gibi aynen korunmuş ve değişikliğe uğramamıştır.

“İnnâ nahnu nezzelnâ-żżikra ve-innâ lehu lehâfizûn(e)”-15 Hicr Suresi 9.Ayet
“Kur’an’ı şüphesiz biz indirdik. O’nu koruyacak olan da şüphesiz biziz.” 

      Kur’an-ı Kerim in Hicr Suresi 9. Ayet'e, adeta âtıfta bulunurcasına, 2008 yılında Suudi Arabistan Turizm Yüksek Komisyonu'nda yer alan Arap araştırmacılardan Ali ibn İbrahim Gabban, ülkenin kuzeybatısında yaptığı gezide, tarihi bir keşfe imza attı. Gabban söz konusu gezide, üzerinde şu ifadenin kazılı olduğu bir kayayla karşılaştı;
 
       
"Allah'ın adıyla; ben, Zuheyr, bunu Ömer'in öldüğü zamanda, dördüncü yılın 20'sinde yazdım."

 Kızıl kumtaşı üstünde yer alan ve silik bir halde bulunan yazının, 1300 yıllık olduğu, yapılan  inceleme ve karbon testinden sonra ortaya çıktı.
 
          
 
Yazıda geçen tarih, miladi olarak 644 yılına rastlıyor. Bu durumda, bahsedilen Ömer'in,644 yılında şehit edilen Hz. Ömer olduğu tahmin ediliyor. Yazıyı yazan Züheyr adlı şahsın ise, muhtemelen Suriye-Mekke arasında yol alırken mola veren bir hacı adayı olduğu sanılıyor.

 Kuran’ın yazılı hale getirilmesinden önceki döneme rastlayan ve Arapça’nın eldeki en eski ikinci yazılı metni olan duvar yazısının "son derece önemli bir buluş" olduğunu belirten Ali ibn İbrahim Gabban, tarihi bulguları, "Arap Arkeolojisi ve Epigrafisi" adlı dergide yayınladı.

          Ünlü belgesel kanalı Discovery Channel’ın haber sitesi de, İslam’ın en eski yazıtı, Kuran ile ilgili bir sırrı çözebilir" ifadesini kullandı. 

         Tarihçiler, yüzyıllardır, Kuran’ın ilk örneklerinin neden imla işaretlerini içermediğini tartışıyordu. Kelimelerin vurgusunu, hatta bazen anlamını bile değiştiren inceltme ve kesme işaretleri gibi ayırt edici imler, Hz. Muhammed'in vefatından çok sonra Kuran’a eklenmişti. 

              Ali ibn İbrahim Gabban, keşfinin, 1300 yıl önce de  
İslam’ın kuruluş coğrafyasında "tam teşekkülü bir imla sistemi" olduğunu kanıtladığını öne sürüyor. Keşfedilen duvar yazısında noktalama işaretleri ve harekeler yer almasa da, şekilleri birbirine benzeyen sessiz harfleri ayırt edecek aksan işaretleri var. Kur'an, günümüzde okunuşu harekeler ve imla işaretleriyle standardize edilmiş durumda 

     
Gabban; İlk sahabelerin Kuran’ı aksan işaretlerinden arındırdığını belirterek, Böy-lece Müslü-manların, Pey-gamber’e indi-rilen Kuran’ı, farklı Arap leh-çelerinde de okuyabilmesine cevaz verilmiş ve ayrıca, kelimelerin iskelet-lerinin, içerdikleri tüm anlamları taşımasına imkan sağla-mıştı" diyor. 

          Ünlü belgesel kanalı Discovery Channel'ın haber sitesi de, "İslam'ın en eski yazıtı, Kuran ile ilgili bir sırrı çözebilir" ifadesini kullandı. Discovery News'a konuşan İskoçya'daki St. Andrews Üniversitesi Arapça ve Ortadoğu Araştırmaları Profesörü Robert Hoyland da, keşfin önemini doğruluyor.

           Bugün; Türkiye ve Eski Osmanlı sancaklarında okunan bu Kuran'ı Kerim, Osmanlı Padişahı Abdülhamit Han tarafından görev-lendirilen, Zamanın En iyi hafız ve fıkıh alimlerinden olan (1642-1698) "Hattat Hafız Osman Efendi" tarafından kaleme alınmıştır.  Uzun bir süre keçmesine rağmen onun kaleme aldığı Kuran'ı Kerim, halen her Müslümanın himayesinde mutlaka bir baskısı bulunmaktadır.

 

 
Facebook beğen
 
 
 
“Yemin olsun, biz sana açık-seçik ayetler indirdik. Onları, sapmış olanlardan başkası inkâr etmez.”2 Bakara Suresi 99. Ayet
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol