KURAN'IN İSLAMI
Ve O size: "Melekleri ve peygamberleri (Elçileri) tanrılar edinin." diye de emretmez. Siz Müslüman olduktan sonra, size hiç inkârı emreder mi?” 3 Âl-i İmran Suresi 80. Ayet.


   
 
  PEYGAMBERE İTAAT NEDİR?


PEYGAMBERE İTAAT!
 
       Kur’an-ı Kerim deki, birçok ayette “Resule itaat… Elçiye itaat” olarak geçer. Hz. Muhammed’in “Resul, Elçi” görevini öylesine ön palana çıkarırlar ki, Haşa Allah(cc)ın Emir ve Sünnetini yersiz görüp, “Peygamberimiz tamamladı…” derler. Bunun ardından da; “Filanca sahabeden rivayet olunur ki, Peygamberimiz… Şunu dedi, bunu yaptı, şöyle uyguladı.” Diyerek hadis uydurmalarına başlarlar. “Peygamberimize itaat etmeyen, Allah(cc)a itaat etmemiş olur ki, buda dinden çıkarır maazallah…” yorumunu da katmadan edemezler. Tabi ki; ardından da bu hadislerle dolu kitapları yazıp, piyasaya sürerler.
        Bu idda sahipleri Kur’an-ı Kerim deki; 4 Nisâ Suresi 80. Ayet’te “Men yuti’i-rrasûle fekad etâ’a(A)llâh(e)(c) vemen tevellâ femâ erselnâke ‘aleyhim hafîzâ(n)Kim Resûl’e itaat ederse, gerçekte Allah'a itaat etmiş olur. Kim de yüz çevirirse (bilsin ki), Biz seni onların üzerine koruyucu göndermedik.” Sözleri üzerinde dururlar. Elbette ki, Allah(cc)ın kelamı ayet hakkında şüphe duymak, ya da inanmamazlık, “Ben Müminim” diyen birisi için, vahim bir olaydır. Hâşâ böyle bir düşünce ve söz dahi bizlerde asla olamaz.
        Kur’an-ı Kerim deki Ayetlerin kimisin, tek başına birer uyarı ve örnek olarak karşımıza çıkarken, bir çoğu da, surelerin genel yapısı içerisinde değerlendirilmesi gerekir. Hatta öylesine Ayetler vardır ki, Kur’an-ı Kerimin genel yapısında yorumlamak gerekir. Sözde Hadis yorumcularının sık sık ön plana çıkardıkları bu 4 Nisâ Suresi 80. Ayet’i de, Surenin genel yapısında değerlendirmek gerekir. Bu surenin 74. Ayetinden, 81. Ayetine kadar topluca bir yorumlayalım. Şöyle ki;
    “Felyukâtil fî sebîli(A)llâhi-lleżîne yeşrûne-lhayâte-ddunyâ bil-âirat(i)(c) vemen yukâtil fî sebîli(A)llâhi feyuktel ev yaġlib fesevfe nu/tîhi ecran ‘azîmâ(n)Dünya hayatını ahiret hayatı karşılığında satanlar, Allah yolunda savaşsınlar. Kim Allah yolunda savaşır da öldürülür veya galip gelirse, biz ona yakında büyük bir mükâfat vereceğiz.” 4 Nisâ Suresi 74. Ayet
       “Vemâ lekum lâ tukâtilûne fî sebîli(A)llâhi velmustad’afîne mine-rricâli ve-nnisâ-i velvildâni-lleżîne yekûlûne rabbenâ aricnâ min hâżihi-lkaryeti-zzâlimi ehluhâ vec’al lenâ min ledunke veliyyen vec’al lenâ min ledunke nasîrâ(n) Size ne oluyor da Allah yolunda ve "Ey Rabbimiz bizi, halkı zulme sapmış şu kentten çıkar; katından bize bir dost gönder, katından bize bir yardımcı gönder!" diye yakaran mazlum ve çaresiz erkekler, kadınlar, yavrular için savaşmıyorsunuz!  4 Nisâ Suresi 75. Ayet
       “Elleżîne âmenû yukâtilûne fî sebîli(A)llâh(i)(s) velleżîne keferû yukâtilûne fî sebîli-ttâġûti fekâtilû evliyâe-şşeytân(i)(s) inne keyde-şşeytâni kâne da’îfâ(n)İman edenler, Allah yolunda savaşırlar. İnkâr edenler de tâğût (Kâbe deki eski put) yolunda savaşırlar. O hâlde, siz şeytanın dostlarına karşı savaşın. Şüphesiz şeytanın hilesi zayıftır. !  4 Nisâ Suresi 76. Ayet
           “Elem tera ilâ-lleżîne kîle lehum kuffû eydiyekum veakîmû-ssalâte veâtû-zzekâte felemmâ kutibe ‘aleyhimu-lkitâlu iżâ ferîkun minhum yaşevne-nnâse keaşyeti(A)llâhi ev eşedde aşye(ten)(c) ve kâlû rabbenâ lime ketebte ‘aleynâ-lkitâle levlâ aḣḣartenâ ilâ ecelin karîb(in)(k) kul metâ’u-ddunyâ kalîlun vel-âiratu ayrun limeni-ttekâ velâ tuzlemûne fetîlâ(n)Kendilerine, "Ellerinizi çekin, namazı/duayı yerine getirin, zekâtı verin!" denilenleri görmedin mi? Üzerlerine savaş yazılınca, içlerinden bir grup, insanlardan Allah'tan korkmuş gibi, hatta daha şiddetli bir korkuyla korkar oldu. Ve şöyle dediler: "Ey Rabbimiz! Ne diye yazdın üzerimize savaşı; yakın bir süreye kadar bizi erteleseydin ya!" De ki: "Dünya nimeti çok azdır. Kötülükten sakınan için âhiret daha hayırlıdır. Bir kıl kadar bile zulme uğratılmazsınız." 4 Nisâ Suresi 77. Ayet
          “Eynemâ tekûnû yudrikkumu-lmevtu velev kuntum fî burûcin muşeyyede(tin)(k) ve-in tusibhum hasenetun yekûlû hâżihi min ‘indi(A)llâh(i)(s) ve-in tusibhum seyyi-etun yekûlû hâżihi min ‘indik(e)(c) kul kullun min ‘indi(A)llâh(i)(s) femâli hâulâ-i-lkavmi lâ yekâdûne yefkahûne hadîśâ(n)Nerede olursanız olun, sağlam kaleler içinde bulunsanız bile, ölüm size yetişecektir. Onlara bir iyilik gelirse: "Bu Allah'tandır" derler, bir kötülüğe uğrarlarsa "Bu, senin tarafındandır" derler. De ki: "Hepsi Allah'tandır". Bunlara ne oluyor ki, hiçbir sözü anlamaya yanaşmıyorlar?" 4 Nisâ Suresi 78. Ayet
         “Mâ esâbeke min hasenetin femina(A)llâh(i)(s) vemâ esâbeke min seyyi-etin femin nefsik(e)(c) veerselnâke linnâsi rasûlâ(en)(c) vekefâ bi(A)llâhi şehîde(n)İyilik ve güzellikten sana her ne ererse Allah'tandır. Kötülük ve çirkinlikten sana ulaşan şeyse kendi nefsindendir. Biz seni insanlara bir resul (Elçi) olarak gönderdik. Tanık olarak Allah yeter.” 4 Nisâ Suresi 79. Ayet
        “Men yuti’i-rrasûle fekad etâ’a(A)llâh(e)(c) vemen tevellâ femâ erselnâke ‘aleyhim hafîzâ(n)Kim Resûl’e itaat ederse, gerçekte Allah'a itaat etmiş olur. Kim de yüz çevirirse (bilsin ki), Biz seni onların üzerine koruyucu göndermedik.” 4 Nisâ Suresi 80. Ayet
       “Veyekûlûne tâ’atun fe-iżâ berazû min ‘indike beyyete tâ-ifetun minhum ġayra-lleżî tekûl(u)(s) va(A)llâhu yektubu mâ yubeyyitûn(e)(s) fea’rid ‘anhum vetevekkel ‘ala(A)llâh(i)(c) vekefâ bi(A)llâhi vekîlâ(n)Onlar, “Biz sana itaat ediyoruz.” derler, ama yanından uzaklaştıklarında, içlerinden bir kısmı, gecenin karanlığında, senin dile getirdiğinden başka şeyler tasarlarlar ve Allah onların böyle gece karanlığında tasarladıkları her şeyi kaydeder. O halde kendi başlarına bırak onları ve yalnızca Allah'a güven; zira hiç kimse Allah kadar güvene layık olamaz. 4 Nisâ Suresi 81. Ayet
        Hz. Muhammed; Medine'ye hicret ettikten sonra Medine'de bütün işleri ve münasebetleri belli bir tertibe koyup Müslümanları güçlü bir duruma getirdi. Diğer taraftan Mekkeli müşrikler ise Müslümanlar üzerine saldırmak ve savaşmak için bahaneler arıyorlardı. Nihayet miladi 624 ve hicretin ikinci yılında müşriklerin bin kişilik bir orduyla Medine'ye yürümeleri üzerine Medine dışında Bedir denilen yerde Bedir Savaşı yapıldı.
Görüldüğü gibi, Ayette ki “itaat kelimesinin asıl amacının ne olduğu açıkça bellidir. Allah(cc)ın, Hz. Muhammed’e karşı Müşriklerin bu ilk savaşında, Müminlerin savaştan çekinmeleri üzerine bu ayetler vahy olmuştur. Amaç, Müminleri Resulün bu ilk savaşında, kayıtsız şartsız yanlarında olmaları içindir. Hatta, bu ilk savaşta tereddüt gösterip, savaşa katılmayan müminler de olmuştur.
Bu savaşta Müslümanların sayısı 313 kişi idi. Müşriklerle yapılan bu ilk savaşta Müslümanlar ilk parlak zaferi kazandılar. Başta Ebu Cehil olmak üzere müşriklerin ileri gelenleri bu savaşta öldürüldü. Savaştan sonra 4 Nisâ Suresi 95. Ayet, ileAllah(cc)İnanan Müminler içinde müjdeler vermiş, katılmayanlar içinde görüşünü belirtmiştir.
        “Lâ yestevî-lkâ’idûne mine-lmu/minîne ġayru ulî-ddarari velmucâhidûne fî sebîli(A)llâhi bi-emvâlihim veenfusihim(c) faddala(A)llâhu-lmucâhidîne bi-emvâlihim veenfusihim ‘alâ-lkâ’idîne deraceten vekullen ve’ada(A)llâhu-lhusnâ vefaddala(A)llâhu-lmucâhidîne ‘alâ-lkâ’idîne ecran ‘azîmâ(n)Mü'minlerden, özür olmaksızın oturanlar ile, Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla cihad edenler eşit değildir. Allah, mallarıyla ve canlarıyla cihad edenleri oturanlara göre derece olarak üstün kılmıştır. Tümüne güzelliği (cenneti) va'detmiştir; ancak Allah, cihad edenleri oturanlara göre büyük bir ecirle üstün kılmıştır.” 4 Nisa Suresi 95. Ayet
        Elbetteki Allah(cc) Hz.Muhammed’i, böylesine önemli bir olayda, yalnız bırakacak değildi. Eğer isteseydi, Müşrikleri her türlü şekilde yok edebilirdi. Yüce yaradan, ayetlerde belirttiği gibi; “Bu savaşlar sizin için bir imtihandır…” diyor.
 
        “Yâ eyyuhâ-lleżîne âmenû atî’û(A)llâhe veatî’û-rrasûle veulî-l-emri minkum(s) fe-in tenâza’tum fî şey-in feruddûhu ila(A)llâhi ve-rrasûli in kuntum tu/minûne bi(A)llâhi velyevmi al-âir(i)(c) żâlike ayrun veahsenu te/vîlâ(n)Ey iman edenler, Allah'a itaat edin; elçiye itaat edin ve sizden olan emir sahiplerine de. Eğer bir şeyde anlaşmazlığa düşerseniz, artık onu Allah'a ve elçisine döndürün. Şayet Allah'a ve ahiret gününe iman ediyorsanız. Bu, hayırlı ve sonuç bakımından daha güzeldir.” 4 Nisa Suresi 59. Ayet
        Aynı Nisa Suresindeki 59. Ayette dikkat edersek, Hz. Muhammed; Medine'ye hicret ettikten sonra Medine'de Müslümanları güçlü bir duruma getirmek için verdiği savaş eğitimi ve çabalarda, beraberinde elbette ki bu işin ehli komutanları vardı. Allah(cc) daha o anlardaki müminlerin çekingenlikleri ve itaatsizlikleri ile ilgili olarak bu ayeti vahy etmiştir. Bu ayette dikkati çeken, bir nevi “Emir-Komuta zinciri” gibi, Allah(cc) Ayetlerle Hz. Muhammed’e, oda emri altındaki komutanlara görevi bildirmektedir.
Allah(cc) 5 Mâide Suresi 92. Ayette;“Veatî’û(A)llâhe veatî’û-rrasûle vahżerû(c) fe-in tevelleytum fa’lemû ennemâ ‘alâ rasûlinâ-lbelâġu-lmubîn(u)Ve itaat edin Allah'a ve Resulüne ve sakının. Yüz çevirirseniz iyice bilin ki Resulünüze düşen vazife, ancak tebliğden ibarettir.
Açık ve seçik, Hz. Muhammed’in görevinin ne olduğu bildiriliyor. Madem bu sözde hadislerin yorumları ile itaat önemli bir kavram olarak önümüze çıkarıyorlarsa, Nisa Suresi 59. Ayete göre Hz. Muhammed’den sonra emir verenlerin görevlerine de mi, kayıtsız şartsız itaat esas alınacak, alınmaz ise, Hâşâ Allah(cc)a karşımı olunacak? Osmanlı Padişahları da bu ayeti ön plana çıkararak halka istediğini yaptırmıştır. Ardından gelen şeyhler ve Tarikat liderleri de aynı ayeti ön plana çıkararak, kendileri nasiplenirler.
Resule bu anlamda itaatsiz kalanları, Uydurma Hadis yazarları ve Tarikat şeyhleri gibi, Allah(cc) onları dışlayıp, kendisinden uzaklaştıracak bir ayetle, bildirimde bulunmamıştır.

       Aksine;
Nisa Suresi 95. Ayetde“Allah, mallarıyla ve canlarıyla cihad edenleri, oturanlara göre derece olarak üstün kılmıştır. Tümüne güzelliği (cenneti) vâ'detmiştir; ancak Allah, cihad edenleri oturanlara göre büyük bir ecirle üstün kılmıştır.” Diyerek, itaat edene etmeyen arasındaki farkı yansıtmış, “Şeyhler, Müritler” gibi, itaatsizlikten dolayı Kimseyi Cehenneme layık görmemiştir.
Camilerin tek bir gayesi vardır; Allah(cc)ya ibadet, dua ve yakarmak. Oysa bugünkü camiler, mâlesef “Hıristiyan Kiliseleri” ile adeta yarışmaktadır. “Kim Peygamber ya da Resulünü daha çok ön plana çıkaracak…” diye, yarışır oldular.
       “Velâ ye/murakum en tetteiżû-lmelâ-ikete ve-nnebiyyîne erbâbâ(en)(k) eye/murukum bilkufri ba’de iż entum muslimûn(e)Ve O size: "Melekleri ve peygamberleri (Elçileri) tanrılar edinin." diye de emretmez. Siz müslüman olduktan sonra, size hiç inkârı emreder mi?” 3 Âl-i İmran Suresi 80. Ayet
Ayetlerin aksine hareket edercesine; Camilerin içerisine Hz. Muhammed’in ismini, Allah(cc) ile birlikte tam secdenin karşısına motive ediyor, işliyorlar. Oda yetmiyor gibi, Hz Ebubekir ile birlikte dört halifenin adları Caminin içine yazı ve işlemelerle kazınıyor. Bazılarında Mezhep liderlerinin isimleri bile asılı durmakta, hatta kazınmaktadır. Buna da maalesef bir “Dur” diyen çıkmıyor.
“Vemâ nursilu-lmurselîne illâ mubeşşirîne ve munżirîn(e)(s) femen âmene veasleha felâ avfun ‘aleyhim velâ hum yahzenûn(e)Biz, elçileri yalnız müjdeciler ve uyarıcılar olarak göndeririz. Kim iman edip, halini düzeltirse, o kimselere bir korku yoktur ve onlar üzülmeyeceklerdir. 6 En’âm Suresi 48.
Allah(cc) kayıtsız şartsız kendimizi ibadet için vereceğimiz bir ortamda, Hâşâ, Hz. Muhammed’i ve diğer sahabeleri de aynı platforma sokuyoruz.
      “âmene-rrasûlu bimâ unzile ileyhi min rabbihi velmu/minûn(e)(c) kullun âmene bi(A)llâhi vemelâ-iketihi vekutubihi verusulihi lâ nuferriku beyne ehadin min rusulih(i)(c) ve kâlû semi’nâ veata’nâ(s) ġufrâneke rabbenâ ve-ileyke-lmesîr(u) Peygamber (Elçi), Rabbi'nden kendisine ne indirildiyse ona iman etti. Müminlerin de hepsi Allah'a, meleklerine, kitaplarına ve peygamberlerine (Elçilerine) iman ettiler. "Biz Allah'ın peygamberleri arasında ayırım yapmayız, duyduk ve itaat ettik. Ey Rabbimiz, bağışlamanı dileriz, dönüş ancak sanadır." dediler.” 2 Bakar Suresi 285. Ayet
Hz. Muhammed’in bir Elçi olduğunu unutup, böylesine kayıtsız şartsız Hâşâ Allah(cc) ile aynı platformda değerlendirmek, şirk koşmaktır. O nun görevi Allah(‘cc) nun emirlerini “Ayetlerle” bizlere iletmektir. Hz. Âdem ve diğer Resullerden bir farkı yoktur. Kusursuz değildir; diğer Resuller, peygamberler gibi…
       “Ve keżâlike evhaynâ ileyke rûhan min emrinâ(c) mâ kunte tedrî mâ-lkitâbu velâ-l-îmânu velâkin ce’alnâhu nûran nehdî bihi men neşâu min ‘ibâdinâ(c) ve-inneke letehdî ilâ sirâtin mustakîm(in)Biz böylece sana katımızdan bir ruh (Kur’anı) vahyettik. Sen kitap nedir iman nedir bilmezdin. Ancak onu, dilediğimiz kulları doğruya ulaştıran bir ışık (Nur) kıldık. şüphesiz sen de [insanları onunla] doğru yola ulaştıracaksın,” 42 Şûrâ Suresi 52. Ayet
         “Ve vecedeke dâllen fehedâ VeSeni şaşırmış yoldan çıkmış bulup doğruya iletmedik mi?” 93 Duhâ Suresi 7. Ayet
        Yani; Hz. Muhammed ve diğer peygamberlerde bizler gibi “Etten ve Kemikten olup, “Toprak dan halk edilmiştir. Onları üstün kılan; Allah(cc) tarafından emirlerini iletmek için yani “Elçi” olarak seçilmiş olmalarıdır. Zaten, Hz. Muhammed hakkında Müminlerin; “İstese istediğini yapar. O her şeyi önceden bilir, Melek, Nur…” gibi farklı düşünceler ile onu ilahlaştırmaya kalkınca, Allah(cc) şu ayeti Vahy etmiştir.
         “Ya Muhammed deki”; “Kul lâ ekûlu lekum ‘indî azâ-inu(A)llâhi velâ a’lemu-lġaybe velâ ekûlu lekum innî melek(un)(s) in ettebi’u illâ mâ yûhâ iley(ye)(c) kul hel yestevî-l-a’mâ velbasîr(u)(c) efelâ tetefekkerûn(e)"Ben size, Allah'ın hazineleri yanımdadır, demiyorum. Gaybı da bilmem. Size 'Ben meleğim' de demiyorum. Ben sadece bana vahyolunana uyuyorum." De ki: "Körle, gören bir olur mu? Düşünmüyor musunuz?"  6 En’âm Suresi 50. Ayet
        “Ve enżir bihi-lleżîne yeâfûne en yuhşerû ilâ rabbihim(ﻻ) leyse lehum min dûnihi veliyyun velâ şefî’un le’allehum yettekûn(e)Rab’lerinin huzurunda toplandıklarında, Allah’tan başka birtakım tanrıların, kendilerini kurtaracaklarına inanan o kimseleri sen Kur’ân’la uyar ki, O’nun huzurunda kendilerini savunacak ne bir hamileri, ne de bir şefaatçileri olmayacaktır. Böylece umulur ki bu şirkten sakınırlar. ?"  6 En’âm Suresi 51. Ayet
Allahın “Elçisi” defalarca uyarıp durur, ama bazıları halen anlamamakta İslamiyet’in doğuşunda olduğu gibi, şimdi de anlamamakta…
        Ya Râbbi, Âlemin yüce yaratıcısı olan Allahım. ne yazık ki halen aramızda körler dolaşıp durmakta, kimi kör olmayanlarda, gözlerine bez bağlamakta…


 
Facebook beğen
 
 
 
“Yemin olsun, biz sana açık-seçik ayetler indirdik. Onları, sapmış olanlardan başkası inkâr etmez.”2 Bakara Suresi 99. Ayet
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol