KURAN'IN İSLAMI
Ve O size: "Melekleri ve peygamberleri (Elçileri) tanrılar edinin." diye de emretmez. Siz Müslüman olduktan sonra, size hiç inkârı emreder mi?” 3 Âl-i İmran Suresi 80. Ayet.


   
 
  İSLAM ve HADİSLER
 
TARİHİN ÜÇ ATLISI;
 
II. MAHMUT, BUHâRî ve NASREddİN HOCA…
 
         Osmanlı Padişahı II. Mahmut, İmam Muhammed el-Buhârî ve Nasreddin Hoca… Biri atla, biri Deve ile bir diğeri de Eşekle seyahat etmeyi severmiş… Her ne kadar bindikleri hayvanlar farklı olsa da, Üçünün ortak noktası da kendilerine göre halka hizmet. Onları kısaca tanıyalım isterseniz; İstanbul, Akşehir ver elini Buhara..!
                   Osmanlı Padişahı II. Mahmut (1808-1839) Döneminde;Yeniçeri Ocağı kaldırıldı. Askeri Bando kuruldu. Memurlara kıyafet zorunluluğu getirildi. İlk defa Posta ve Karantina 
teşkilatları kuruldu. Takvim-i Vekayi adlı ilk resmi gazete çıkarıldı. İlk defa askeri amaçlı nüfus sayımı yaptırıldı. Osmanlı uyruğunda olan herkese tam bir din ve mezhep özgürlüğü tanındı. 

Athanasios Karantz(ou)las - Sultan Mahmud II - Google Art Project.jpg
 Padişahı II. Mahmut un Yazılı bulunan bir Fermanında da : " Tebaamdan Müslümanları ancak Camide, Hıristiyanları Kilisede, Musevileri de Havra'da tanımak isterim" demiş… Başka ?

 Kayıtlı Belgelerin dışında, II. Mahmut hakkında doğma büyüme 6-7 nesil İstanbul da yaşamış olana, yada T.C. de gelmiş geçmiş Tarih öğretmenlerine de sorsanız, kayıtlı belgelerin dışında, II. Mahmut ;”… Şunu söylemiş, … Bunu yapmış, … Böyle giyinmiş, …Şöyle ibadet etmiş “ diyemez.
 
 Peki, bizlerin; II. Mahmut hakkında, detaylı bilgisi ne derece sağlıklı ve somut olabilirki? Tabiî ki hiç…
 
          Padişah II. Mahmut da nereden çıktı demeyin. Yıl 1808, Yıl 2009…  Yuvarlak rakam 200 Yıl geçmiş.  Üstelik bu geçen süreçte de kayıt  tutma imkânı hayli fazla iken. Farklı uygulama ve reformları ile yıllarca önemli bir şahsiyet olarak ortaya çıkmış bir kişinin, söylev ve demeçleri ile ilgili bugün neden bir şey bilmiyoruz?

Nasreddin Hoca ise, 1208 yılında Eskişehir e bağlı Sivrihisar'ın Hortu yöresinde doğdu, Babası Hortu köyü imamı Abdullah Efendi, annesi aynı köyden Sıdıka Hatun'dur. Sivrihisar'da medrese öğrenimi gördü. Babasının ölümü üzerine Hortu'ya dönerek köy imamı oldu. 1237'de Akşehir'e yerleşerek İslam diniyle ilgili çalışmalarını sürdürdü. Bir söylentiye göre medresede ders okuttu, kadılık görevinde bulundu. Bu görevlerinden dolayı kendisine Nasuriddin Hâce adı verilmiş, sonradan bu ad Nasreddin Hoca biçimini almıştır. 1285 yılında Akşehir'de ölmüştür.

             Nasreddin Hoca, bütün gülmecelerinde, soyut bir varlık olarak değil, yaşanmış, yaşanan bir olayla, bir olguyla bağlantılı bir biçimde ortaya çıkar. Olay karşısında duyulan tepkiyi ya da onayı, gülmece türlerinden biriyle dile getirir. Tanık olduğu olaylar genellikle halk arasında geçer.
             Moğol  Hükümdarı Timur’un Anadoluya girişi ve istilasının sonu 1402 yılı. Ama Nasrettin Hoca ile Timur 170 yıl sonraki olaylarda yan yana getirilir?

            Araştırmacı yazar Dr. Mustafa Duman, Nasreddin Hoca ile ilgili yaptığı araştırma sonucunda toplam 1555 Fıkrası’nı derlemiştir. Şöyle ki: Bu kitapta, 1480 yılında bitirilen Saltukname’den, 1532 yılında bitirilen Letaif’ten ve 15.-19. yüzyıllar arasında kaleme alınan
otuzdan fazla Nasreddin Hoca yazmasından derlenen, 482 Nasreddin Hoca fıkrası vardır

            Dr. Mustafa Duman’ın Nasreddin Hoca hakkında Yazdığı kitapta; Türkiye’deki yazılı ve sözlü kaynaklardan derlenen 857 fıkra vardır. Kitapta, Türkiye dışındaki kaynaklardan derlenen 698 
fıkra da yer almaktadır ki bu sayı da Türkiye’deki yayınlarda bir ilktir. Kitapta; 38 ulus ve halktan derlenen, toplam 1555 Adet Nasreddin Hoca’ya bağlı olarak anlatılan fıkraların, hemen hemen tamamını içermektedir.

       
   Dr. Mustafa Duman’ın kitaplığında, Nasreddin Hoca ve 1555 Fıkrası ve onun tarafından basma, Nasreddin Hoca kitaplarının prototipi olduğu tesbit edilen “Menâkıb-ı Nasreddin Efendi” adlı yazmanın tam metni de bulunmaktadır.
 
 
 Bir diğer şahısta; Genelde Hanefi Mezhebinin ön planda tuttuğu, Hadis bilginlerinin en büyüklerinden diye belirtilen Muhammed el-Buhârî. dir.
 
 Muhammed el-Buhârî; Hicri 13 şevvâl 194 / Miladi 21 Temmuz 810 tarihinde Buhara'da doğmuş. (Bugünkü Özbekistan sınırları içerisinde yer alır) Bundan dolayı da Buhârî nispetiyle anılmasına sebep olmuştur. Tam adı ise Ebû Abdullah Muhammed b. Ismâil b. Ibrâhim b. el-Mugîre b. Berdizbeh el-Cûfî el-Buhârî'dir. Buhârî, çocuk yaşta Kur'an-ı Kerim'i ezberleyip Arapça öğrenmiş. On bir yaşında sözde hadis öğrenmeye başlamış. Ardından da on altı yaşında annesi ve kardeşi ile birlikte hacca gitmiş. 825 yılında, annesi ve kardeşi Buhârâ'ya dönerken, ilim öğrenmek isteğiyle 6 yıl Mekke'de kalmış. Sonra Buhariye dönmüş ve oradan ayrıldıktan sonra da Semerkand'a gitmiş ve Hartenk köyünde bulunan akrabalarının arasına yerleşmiş.  869 yılında da vefat etmiş.

            Kaynaklara göre 600 bin hadis öğrenmiş. Sözüm ona. İslâm tarihinde ilk defa “sahih”(Güvenilir manasında) kitap yazan Muhammed el-Buhârî olmuş ?. Yine “Sünni” Kaynaklara göre “Câmiu's-Sahih” adlı eserine aldığı hadisleri, alti yüz bin hadisin içinden seçmiş. “Sahih” hadislerin dışında kalan diğer hadisleri eserine almamış. Eserin kabarmasını önlemek için sahih hadislerin bile bir kısmını almadığı belirtilmiş. Câmiu's-Sahih'te yer alan hadislerin sayısı 7275'tir. Bazı hadisler, değişik kitaplarda geçmektedir.

          Daha sonra onun adına kaleme alınan ve güya yaptıkları inceleme sonrasında mükerrer olarak yorumlanan hadislerden 3275 çıkarılarak, hadis sayısı yeni baskı ve eserlerde 4000 e düşürülmüştür.
    
          Şimdi düşünelim; Kendisinin ana dili Özbekçe, gramer yapısı açısından çok farklı olan Arapça yı 8–9 yaşında öğrenmiş? O yaşlardaki bir çocuk, olsa olsa Arapça Kur-anı okuyabilir. Arapçayı Özbekçeye çevirmesi ve yorumlaması için, etrafında değme hocaların bulunduğu bir ortamda, dahi olarak yetişmesi gerekirdi! Yani bizim şimdiki Türk İlahiyatçılar, onun yanında gerçekten de yorum ve Tercüme konusunda, Ordinaryüs Profesör kalır.
   
            Mekke de kaldığı süre, 6 yıl. 365 günden 2190 gün yapar. 600 bin hadis toplamış? 2190 güne böldüğümüzde; yaklaşık 274 hadis yapar. Sabah en erken saatler de, hadis sahipleri ile öğrenmek için bir araya gelse, en Erken saat 6– 7… yatma vakti de saat 22.00 sıraları olsa Toplam 16–17 saat eder. Genel ihtiyaçlarını dahi çıkarmadan böldüğümüzde, her 3-4 dakikada bir hadisi öğrenmesi veya ezber-lemesi gerekiyor… Eyer ki bunu kaleme dökse, geceleri dahi uyumadan 6 dakikada bir hadis eder.  Bunun Akılla, nede mantıkla alakası yoktur… Adamın yaşantısının çoğu bugünkü Özbekistan daki Buhari ve Semerkantta geçmiş. Ömrünün son 10 yılını da köyde geçirmiş. Diyelim ki orada öğrenmiş şu ol maz sa olmaz hadisleri… 
            
           Bu Özbekistan da ki Buhari ne biçim bir memkleket ki, sanki tüm sahabiler ve onların sülalesi, akrabaları gitmiş oraya yerleşmiş… Sanki orada da kimse yokmuş da, tutup hadisleri Buhari efendiye anlatmışlar… hem de 600 bin tane hadis? Bak şu işe…       
  Bırakın bu 600 bin hadisi yazmayı, düşünmeye kalkıp yorumlasa, ömrünü dörde beşe katlaması bile yetmez. Birde bunu sözüm ona öğrencilerine anlatmış olsa, dakikada bir hadis öğrenip onlara aktarması gerekiyor… Kuyruklu yalan derler ya, böylesin bir yalan; “Şahmeran” adlı yılanın hikâyesin deki, kuyruğunda bile yok… 
         
           
Tarih de yer almış bu ünlü şahısları, bir potada değerlendirecek olursak; Şimdi Osmanlı Padişahı II. Mahmut a kızmamak mümkün değil… Onca saltanat ve imkân varken, nediye kendini gelecekteki nesillere tanıtmazsın be adam. Ne yedin? Ne içtin? Nasıl giyinirdin? Nasıl uyurdun gelecek nesillere anlatsaydın ya…
 
            Ya sana ne demeli Hasrettin Hoca! Elin adamı 600 bin hadisi 6 senede derlerken, senin söylevlerin sadece 1555 olur mu? Çok ayıp, çooook… İnsan biraz Buhari den ibret almaz mı? 600 bin hadisi öğrenmiş, ezberlemiş, talebelerine aktarmış, ziyan olmasın diye elemelerden geçirerek Câmiu’s-Sahih'te kitabında 7275' tanesini kaleme almış. Arkasından öğrencileri “Aman Hocam bunlar biri birleri ile çakışıyor.” diyerek o öldükten sonra 3275 ini çıkarıp atmışlar. Kala kala 4000 “Hadis” te karar kılmışlar. İyi de siz 6–7 nesil sonrasında ağızdan ağza dolaşan 600 bin hadisinin hangisinin doğru olduğuna nasıl karar verdiniz? Sizin bir Mihenk taşınız mı var? Yoksa “Yalan Makinesi”ne mi bağladınız anlatanları? Ya size ne demeli Buhar inin öğrencileri! Ayıp değil mi! Hocanızın derlediği 7275 Hadisten 3275 ini çıkarıp attınız! Yoksa hocanız sahih hadisleri ayırmasını pek beceremiyor muydu? Sizce bu Hadisleri kaleme alma konusunda yetersiz miydi?

Bu Tarihteki ünlü kişileri bir taraf bırakıp, kendi kendimize bir değerlendirme yapalım. Babamız Hayatta ise ona soralım; “-Baba; Dedemin Babasını yani senin dedeni hatırlıyor musun? Ne yerdi? Ne içerdi? Nasıl giyinirdi? Nasıl uyurdu? Aklında kalan Anılar varmı? Seni etkileyen sözleri?” deseniz, durup uzun uzun düşünür;” Vallahi ne diyeyim oğul, Sanırım… Şöyle giyerdi, Herhalde… Şöyle yaşardı… Aklımda pek kalmadı ki ?” der. Yani topu topu 3 nesil uzağın yaşantısını bile, bize bugünün şartlarında sağlıklı olarak anlatamazlar ki, kalmış kendilerinden sonraki 5-6 kuşak sonrasının yaşantısını anlatsınlar!

Peygamberimizin hadisleri, eğer Kuran-ı Kerim gibi dinin temel bir kaynağı ve her Müslüman’ın bilmesi ve uyması gereken Bir esas olsaydı, Peygamber’imiz kendinden sonrakilere ulaşması İçin sahabeden bunların hem yazılmasını, hem de ezberlenmesini
İsterdi. Peygamberimizin bunu istemesi bir yana, hadislerin yazımını dahi yasakladığı, geride peygamberimizin adına böyle bir hadiskitabı bulunmadığından,  gün gibi ortadadır.

               Eğer Peygamber’imiz kendi yaşantısı adına hadislerin ezberlenmesini isteseydi, sahabenin Peygamber’e en yakın olanlarının; Ebu Bekir’in, Ömer’in, Osman’ın, Ali’nin, Zübeyr’in, Zeyd bin Sabit’in, Selman el Farisi’nin onbinlerce hadis nakletmesi beklenirdi.  
 
Peygamber efendimiz sağlığında iken, kendi hareket ve söylevlerini kaleme aldırmış mı? Tabi ki Hayır… En Yakın Arkadaşları; Hz. Ebubekir, Hz. Ömer, Hz. Osman ve Hz. Ali Peygamber efendimizle ilgili hareket, uygulama ve söylevlerini “Hadis” olarak kaleme aldırmışlar mı? Hayır… Kendinden sonra Eşi Hz. Aişe, Peygamberimizle ilgili Hadisler yazdırmış veya söylemde bulunmuş mu? Ebetteki Hayır…
 
Üstelik bu konuda O Kadar katı bir davranış içine girmişler ki, gelecek nesil sapkınlığa uğramaması için, “Hadis” yazanların kellesini vurdurmuşlar, sürgün etmişler,  kitaplarını yakmışlardır. Bu konuda sözde hadis yazanlarda, kendi eserlerinde ne yazık ki bu gerçeği kaleme alıp, yazdıkları sözde hadis kitaplarında da belirtmişlerdir.
  
           Ebubekir, Peygamberimizin vefatından sonra halkı toplamış ve onlara şöyle demiştir: “Sizler Allah’ın elçisinden farklı hadisler naklediyorsunuz. Bu durumda sizden sonrakiler daha büyük anlaşmazlıklara düşecektir. Allah’ın elçisinden hiçbir hadis nakletmeyin. Sizden hadis nakletmenizi isteyenlere deyiniz ki: İşte Allah’ın Kitabı, aranızda onun helalini helal kılın, haramını haram görün.”
Zehebi, Tezkiratul Huffaz 1/3, Buhari 1.cilt

           Hz. Ömer’in bu konudaki tavrı aynı Hz. Ebubekir gibidir, hatta diyebiliriz ki Hz. Ömer bu konuda Hz. Ebubekir’den çok daha sert de davranmıştır.
          Hz. Ömer’in Ebu Hureyre’yi atadığı valilikten hırsızlıkları nedeniyle geri çağırttığı anlatılır. Ebu Hureyre’nin anlattıklarından, en çok korktuğu kişinin Hz. Ömer olduğunu görüyoruz. Hz. Ömer’in Ebu Hureyre’yi hadis naklinden dolayı tehdit ettiği ve tartakladığı hadis kitaplarında anlatılır. Ebu Hureyre: “Size naklettiğim şu hadisleri Ömer zamanında anlatsaydım değneği ile beni döverdi.” der.
 
Ez Zehebi – Tezkiretul-Huffaz
  
Ebu Hureyre’nin şöyle dediği geçer: “Ömer ölünceye kadar Allah’ın Resulu buyurdu diyemezdik.”
 üslim, Sahihi Müslim, 1. cilt, sayfa 34
              Hz. Osman çok hadis nakletmelerinden dolayı Ebu Hureyre’yi Devş dağlarına göndermekle, Kab’ı Kırede dağlarına sürgün etmekle tehdit etmiştir.
 
 Hz. Ali minberden şu hutbeyi veriyordu: “Yanında hadis sayfaları bulunanlar gidip onları yoketsinler. Zira halkı helak eden olay, âlimlerin naklettikleri hadislere uyarak Kuran’ı terk etmeleridir.” 
 
 Hz. Ali şöyle demiştir: “Yaşayanlar arasında Allah Resulü’ne en fazla yalan isnat eden Ebu Hureyre’dir.”
   
           İbni Ebul Hadid, Şerhu Nehcul Belağa, 1. cilt, sayfa 360
          Bir gün Hz. Ali’ye gelirler ve “Halk hadislere dalmış.” derler. Hz. Ali sorar: “Gerçekten öyle mi?” “Evet” derler. Hz. Ali’ ”-Peygamber’den işittim ki gelecekte vuku bulabilecek  bir fitneden söz ediyordu. “O fitneden kurtuluş  nedir, nasıldır?” diye sordum. Resullullah dedi  ki: “Kurtuluş Kuran’dadır. Çünkü sizden ön cekilerin haberleri de, sizden sonrakilerin haberleri de, aranızdakilerin hükmü de ondadır.  O gerçek ile yalanı birbirinden ayıran kesin bir hükümdür, şaka ve boş söz değildir. O’nu terk eden her zorbanın Allah boynunu kırar. Hida yeti, doğru yolu O’ndan başkasında arayanı  Allah sapkınlığa düşürür. O, Allah’ın en sağlam urganıdır. O, hikmetle dolu Kuran’dır. O en doğru yoldur. O, boş arzuların haktan saptıramayacağı, dillerin, karıştırıp belirsiz edemeyeceği, ilim adamlarının doyamayacağı, çok tekrar edilmesinden bıkılmayan, ilginç özellikleri bitip tükenmeyen bir kitaptır.”
 
Sünen-i Tırmizi/Darimi İbn Abdülberr, Camiul Beyanil İlm
 
           Ebu Hureyre’yi yalancılıkla suçlayan bir tek Hz. Ömer değildir. Hz. Aişe’nin de onu defalarca suçladığını Ebu Hureyre’ye sahip çıkan hadis kitaplarında bile görebiliriz. Hz. Aişe Ebu Hureyre’ye: “Sen Peygamber’den duymadığım hadisler rivayet ediyorsun!” dediğinde Ebu Hureyre ona edepsizce bir cevap verir: “Ayna ve sürme seni Peygamber’le ilgilenmekten uzak tuttu.”
 
 Zehebi, Siyeru Alemin Nubela 2. cilt, sayfa 435
   
         Hz. Ömer’in ve daha sonra Hz. Ali’nin öldürülmelerinden sonra Emeviler dönemi Ebu Hureyre’nin altın çağı olmuştur. Ebu Hureyre’ye ait 5374 hadis olduğunu söyler. Buhari bunlardan 446’sını kitabına almıştı 4 Halife’nin dışında Peygamberimizi gören birçok değerli sahabe, gerek 4 Halife döneminde, gerekse 4 Halifeden sonra arkadaşlarının hadislere karşı takındıkları tavrı benimsemişlerdir. Bu konuda İbni Abbas ve Abdullah bin Mesud adlı meşhur sahabeleri görelim: 
 Şeddad, İbni Abbas’a “Hz. Peygamber bir şey bıraktı mı?” diye sordu. O da “Sadece Kuran’ın iki kapağı arasında olanları bıraktı.” cevabını verdi.
Buhari K. Fezailul Kuran 16; Müslim K. Fezailus Sahabe 30,31 Ebu Davud K. Fiten 1, Tırmizi K. Fiten 43
 
İbni Abbas hadis yazmayı yasaklar ve şöyle derdi: “Sizden önceki ümmetlerin sapmaları bu şekilde kitaplar vücuda getirmek yüzünden olmuştur.”
İbn Abdül Berr, Camiul Beyanil ilm 1/63-68
            Abdullah bin Mesud elinde bir hadis sayfasıyla geldi. Sonra su isteyerek yazıları sildi, sayfanın yakılmasını emretti ve şunu söyledi: “Allah kime bir hadis sayfasının yerini bildirirse ve o da beni bundan haberdar ederse Allah’a yemin ederim ki, Hindistan’da dahi olsa o hadisi arar bulur ve yok ederdim.
Ebu Reyye, Muhammedi Sünnetinin Aydınlatılması s. 27
        Nasreddin Hoca ile ilgili Gülmecelerde;

"işte eşek ahırda" diye diretmesi karşısında, Hocanın "eşeğin sözüne mi inanacaksın benimkine mi" demesidir.
            Onun gülmecelerinde, kaba sofuların "ahret" le ilgili inançları da önemli bir yer tutar. Hocanın misali; Teşvikte hata olmaz. Gerçek olan bir şey varsa, uydurma ve düzmecelere de kimsenin inanmaması gerekir. 
 Bunu, neden açıklama zorunluluğunu  hissettik derseniz, Uydurma hadisçilerin kaleme aldıkları, Peygambere ait olay ve sözlerin, gerçek gibi, “Hadis” diye karşımıza “Din” olarak çıkarmaları! Sonucunda; İnanan insanlar her hareketin de şüphe içerisinde “-Acaba günah mı işledim! Bumu helal! Yoksa şu mu Haram!” ikilemine düşerek, Akabinde büyük vahim olaylara neden olmalarıdır.
 Bunun için de Kur-an’ı Kerim i; çok iyi tercümelerle anlayarak okumalıyız. Ünlü Şair Mehmet Akif ERSOY Türkçeye Kur-an ı ilk tercüme yapan kişi olarak şöyle diyor;
 
İbret olmaz bize her gün okuruz ezbere de,
Yoksa bir maksat aranmaz mı? Bu ayetlerde,
Lafzı muhkem yanlış anlaşılan Kur-an’nın,
Lakin hiç birimiz farkında değiliz mananın,
Ya açar naz mı celilin bakarız yaprağına,

Yahut üfler geçeriz bir ölünün toprağına.
İnmemiştir hele Kuran bunu hakkıyla bilin,
Ne mezarlıkta okunmak nede fal bakmak için.
 
 
                                          KAYNAKLAR;
 .tr.wikipedia.org/wiki/II._Mahmut 
          .tr.wikipedia.org/wiki/Nasreddin_Hoca
 .tr.wikipedia.org/wiki/Muhammed_el-Buhârî –
 .kurandakidin.com/
 .diniyazilar.com/.../uydurulan-hadislerden  
 .ansiklopedi.turkcebilgi.com/Muhammed_el-Buhari 
 
.kuran-tekrehber.com/2-14.htm
 .islaminur.org/.../kuran-ve-sunnete-uyanlari
                                                           S.Ü.-17.08.2009
 
 
 

 
Facebook beğen
 
 
 
“Yemin olsun, biz sana açık-seçik ayetler indirdik. Onları, sapmış olanlardan başkası inkâr etmez.”2 Bakara Suresi 99. Ayet
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol