KURAN'IN İSLAMI
Ve O size: "Melekleri ve peygamberleri (Elçileri) tanrılar edinin." diye de emretmez. Siz Müslüman olduktan sonra, size hiç inkârı emreder mi?” 3 Âl-i İmran Suresi 80. Ayet.


   
 
  HİCRİ TAKVİM GERÇEĞİ

HİCRİ TAKVİM GERÇEĞİ

Peygamberimiz Hz. Muhammed'in sahabelerinden biri olan ve İslam Devleti'nin Hz. Ebu Bekir'den sonraki Başkanı ve (Milâdî 634 - 644) Yılları arasında görev yapan Halifesi.Ömer bin-Hattab (Milâdî. 581- 644), İslam ToplumundakiSünni inancına göre dört Raşit Halife'nin (Hulefa-i Raşidin) ikincisidir. “Şiâ kaynakları ise, Ömer bin Hattab'ın halifeliğini tanımaz. 

İslam Âlemindeki İhtilafların başlangıcı, Peygamberimiz Hz. Muhammed'in (8 Haziran 632) Vefatından hemen sonra ve Ömer bin-Hattab’ın yaptığı müdahale ile Hz. Ebu Bekir’i Halife” ilan ettirmesi ile İslam Âleminde, aykırı fikirler ve görüşler gündeme gelmeye başlamıştır.

Buradan yaklaşık bir buçuk asır geçen bir olayın değerlendirmesini yapacak değiliz. Ancak, Halife iken Ömer bin-Hattab’ın İslami açıdan Yaptığı çalışmalardan biri olan, günümüze kadar gelen ve İslami toplumlarda uygulanan, Müslüman Takvimi de denilen,  ya da “İslami Takvim” (Arapça: التقويم الهجري; at-taqwīm al-hijrī)HİCRİ TAKVİMin uygulanışındaki, “Doğru bilinen Yanlışlara” açıklık getirmek lazım.

Şöyle ki; Önce Mantığımızla bir muhakeme yapalım. “İslami Takvim”, bir başka deyişle “Hicri Takvim” in uygulanması, gerçekten de zorunlu muydu? Peygamberimiz Hz. Muhammed’in bu konuda bir çalışma yaptığı hususunda, İslami kaynaklarda somut bir dayanak var mıydı? Peki, Peygamberimizin Vefatından sonra İslam Âlemine Halife olan Hz. Ebu Bekir’in de, geçen bu iki yılı aşkın görev süresince, bu hususta herhangi bir girişimde neden bulunmadı? Öyle ise bu “Takvim değişikliği” konusu ne zaman gündeme geldi?

Ta ki, Hz. Ebu Bekir’in Vefatından sonra Halife olan, Ömer bin-Hattab’ın, görev süresinin 5. Yılı sonları, ya da 6. Yılın başlarında ortaya atılan bir iddia üzerine, yılların belirlenmesinde sorun oluştuğu bahanesi ile İslami Toplumda, İslami Takvim (at-taqwīm al-hijrī )HİCRİ TAKVİMin uygulanmasına geçildi. (Buhârî, et-Târihu'l-Kebîr,I,10 Taberî, Tarihu'l Umem ve'l Mûlük, II,253)

Oysaki Arap Yarımadasını çevreleyen o günkü Devlet ve İmparatorluklarda[1], Kaynağı Babil[2] olan, hem 12 kamerî aydan ve hem de Güneş esaslı olarak düzenlenmiş olan, 12 kameri aydan oluşan, yıllık bir ay-güneştakvimi kullanılmaktaydı. Babil takviminde de gün, güneşin batımında başlar ve bir sonraki güneşin batımında sona ererdi.

 

Ünlü İslam Araştırmacısı, Tarihçi ve Coğrafyacısı olan, El-Bîrûnî [3] (973 - 1048) (Tam adı Ebu Reyhan Muhammed bin Ahmed el-Birûnî) ile yine Ünlü Arap Tarihçi ve Coğrafyacılardan  El-Mesûdî [4] (896 - 956) (Tam künyesiyle Ebu el-Hasan Ali bin el-Hüseyn bin Ali el-Mesûdî), İslamiyet öncesi, Arap yarımadasında kullanılan Takvimler Konusundaki yaptıkları araştırmalardan, bizlere ulaşan yazılı kaynaklarında, İslamiyet’ten önce de, Bizans İmparatorluğu ve Sasanilerin kullandıkları, Benzer bir “Ay-Güneş” Takvimini, Başta Mekke olmak üzere, bu bölgede bulunan Musevilerin kullandığı “İbrani Takvimi[5] ile Hıristiyan kavimleri ve Arabistan’daki diğer kabilelerin de, benzer takvim kullandıklarını, belgelemişlerdir.


El-Bîrûnî  ve El-Mesûdînin bu konudaki açıklamalarında; Arap yarımadasında kullanılan Kameri Takvimin, M.Ö. 2000 Yılında yaşadığı düşünülen, Hz. İbraim’e kadar uzandığını ve ayrıca İslamiyet’ten önce kullanılan bu Kameri Takvimin, Hz. Muhammed'in 5. kuşak dedesi olan ve Kureyş kabilesini Kabe çevresine yerleştirerek, Arap Yarımadasındaki ilk Halk Meclisini kurmuş olan, “Kusay bin Kilab’a (M.400-480)”, Arap toplumunda çok önem verdiklerinden, Onun Ölüm Yılını (M.480) o dönem Kameri-Şemsi Takvimin Başlangıcı olarak kullandıklarını belirlemişlerdir.

Bu Takvimde 3 yılda bir 1 ay eklenerek, ayların yerleri sabitleniyordu. O gün kullanılan “Kameri Takvim”, bugünkü kullanılan “Hicri Takvimde olduğu gibi, aylar yılın mevsimleri arasında dolaşmaz, en fazla 30 gün süren oynamalar olurdu. Bu duruma, kamerî takvimin şemsî takvime uyarlanması suretiyle, takvime yapılan müdahale anlamında Nesi ismi veriliyordu.  Ömer bin-Hattab’ın, devrinde Yılların belirgin olmadığı bahanesi ile “Hicri Takvim’e geçilmesi ve Nesi uygulamasına da son verilmesi ile İslam’da kutsal ay olarak ön plana çıkan Ramazan, her yıl 11 gün önce gelerek, yılın her mevsimine uğramaya başladı.

 Oysa, İslamiyet öncesi Araplar tarafından yılların tespitinde, öncelikle sorun olan ve Yüce Kitabımız Kuranı-ı Kerim deki “Fîl” Suresi’nde de zikredilen, Yemen Valisi “Ebrehe”nin Fillerle Mekke’ye saldırdığı “Fil Olayı” olarak geçen o tarihin, sözde Takvim Başlangıcı olarak nitelendirildiği rivayet edilse de (Tarihu'l-Yakubî, II,1,7),Fil Olayı`nın gerçek tarihi ile Ebrehe”nin ordusunun ve fillerin sayısı konusunda dahi, kesin bilgiler bulunmamaktadır. Tarihsel Kıssalar Arabistan tarihi açısından, sözlü tarih olarak nitelendirilen bir döneme aittir. “Fil” Olayının Milâdî 547, 552 veya Milâdî 563’te olduğu rivayet edilir.

Bu konuda bir başka Yaygın olan inanış ise, Peygamberimiz Hz. Muhammed'in, dedesi Abdulmuttalip’in, Sahih olmayan söylemi üzerine, Fil Olayı’nın, Peygamberimizin doğum Tarihinden, elli, elli beş gün veya üç ay öncesinde, Muharrem ayı­nın çıkmasına on üç gün kala, vuku bulduğudur.  Bu tarih de Araplar ‘da “Nesi” geleneğini göz önüne alanlara göre M.569, diğerlerine göre ise M.570 veya M.571 yılıdır.

Buda bize şunu gösteriyor ki, “Hicri Takvimin” oluşumunda konu edilen, “Fil” vakası ile ilgili Tarihi söylemlerin “Sahih” olmadığı ve “Ravilerin” söyleminden ileriye gitmediği, görülmektedir.

Bir başka dikkate değer konu ise, “Hicri Takvimin Başlangıç Tarihinin tesbiti.” Bu konuda karar için toplanan Sahâbe, Tarih başlangıcı tayin ederken, ortaya atılan dört alternatif üz­erinde durmuşlar. Bunlar; Peygamberimiz Hz. Muhammed’in Doğum Tarihi”, “Peygamber oluş Tarihi”, “Hicret ettiği TarihveVefat ettiği Tarih.

Sahabeler; Hicri Takvim Başlangıcıolarak öne sürülen Peygamberimizin vefat zamanı, olan Milâdi 632 yılının, gelecekte her yıl vereceği hüzünden dolayı, uygun görmediler.Peygamberimizin Doğum günü[9] tarihi konusunda ve Peygamberliğinin geldiği tarih konusunda ise bugün olduğu gibi, o günde ihtilafa düştü

ler. Hatta Hicret Konusunda da görüş ayrılıkları oldu. Bir kısım sahabe “İslami açıdan ilk Hicret” olan Hz. Osman bin Affan’ın kafile başkanlığı yaptığı, “Habeşistan’a” yapılan Milâdi 614 yılındaki Hicretin, başlangıç yılı olmasını öne sürerken, Bir Kısım Sahabe de, Milâdi 616 senesinde, Hz.Ali'nin ağabeyi Cafer Tayyar'ın başkanlığında ikinci defa Habeşistan'a yapılan Hicretin tarihini önerdiler. Ancak uygun olanın Hz. Muhammed’in Milâdi 622 yılın da Medine’ye yaptığı Hicret yılının, “Hicri Takvimin Başlangıç Yılı” olması konusunda, Sahabelerin ittifak ettikleri Rivayet edilir. (Taberî, Tarihu'l Umem ve'l Mûlük, II,253 Buhârî, et-Târihu'l-Kebîr,I,10)

 İslam âlimlerinin çoğu tarafından kabul edilen Rivayetlere göre, Peygamberimiz Hz. Muhammed 53 yaşındayken, Rebîulevvel ayının birinci Perşembe günü öğleden sonra Hz. Ebû Bekr-i Sıddîk ile birlikte, Mekke’nin 5,5 km güneydoğu tarafında bulunan Sevr Dağındaki mağaraya geldiler. Mağarada 3 gece kalıp, Pazartesi gecesi ayrıldılar. Bir hafta yolculuk yapıp, Milâdi 622 yılın, Eylül ayının 20. ve Rebîülevvel’in 8. Pazartesi günü, Medîne yakınındaki Kubâ köyüne vardılar. Gece ile gündüzün eşit olduğu, Eylül ayının 23. gününü de burada geçirip, Cumâ günü Medîne’ye girdiler. İşte, Bu Milâdi 622 yılın Muharrem ayının birinci günü, yâni hicretten 66 gün evvel, Müslümanların Hicrî Takvim’in sene başlangıcı oldu derler. Bazı Kaynaklarda, Kûba köyüne ayak basılan, Milâdi 23 Eylül 622 tarihinin başlangıç olduğunu, ileri sürerler. Bir başka görüşte, bu tarihin 16 Temmuz 622 de gerçekleştiğini iddia eder.

Yani, Bu söz konusu Hicri Takvimin, Milâdi başlangıç tarihinin belirlenmesinde dahi, çelişkiler ve farklı farklı Rivayetlerin var olduğunu görüyoruz.

Her şeye rağmen, Halife Ömer bin-Hattab’ın, İslam toplumuna özel ayrıcalık yaratacak bir oluşum için, Hicri Takvim konusunu gündeme getirdiğini düşünelim. Bu Takvim uygulanması konusunda, Peygamberimizin ve ondan sonraki Halife Ebubekir’in de, herhangi bir girişimde bulunmamasına rağmen, sözde Sahabeler ile yapılan istişareler sonucunda, Halife Ömer bin-Hattab’ın, Hicri Takvimin uygulanmasına karar aldığını,  Milâdi 622 yılın, Muharrem ayının birinci gününü de Hicri Takvimin başlangıç tarihi olduğunu ilan etmiş olsun. Bu yeni Kameri Takvimi ile, Şemsi Takvimi”ne göre, her yıl için 10 günlük eksik kalan günlerden dolayı, 3 yılda bir ay ilavesi olan, Nesi uygulamasını da, gerçekten iptal ettiklerini düşünelim.  Sonuçta bugün olduğu gibi, her yıl “Hicri Takvim” 10 gün geriye giderek, yaklaşık 36 yılı aşkın bir döngü içerisinde olacak, bu konuda ön plana çıkarılan “Hicri Ramazan ayı”, sürekli mevsimler ve aylar arsında, değişik zaman dilimlerinde bulunacaktır. Şu anki bu uygulama ile de Ramazan ayının konumu, bu uygulamayı açıkça gösteriyor.

Halife Ömer bin-Hattab’ın, Hicri Takvimin İslami açıdan, diğer inanç gruplarından farklılaştırmasını, kabul ederim. Ancak “Nesi” uygulamasını iptal ettiği konusundaki görüşlere ve şu anki Ramazan ayı nın, sürekli tarihsel değişikliğine katılmam, mümkün değil. Kameri Hicri Takvimin uygulamasına karar veren Sahabeler ve Halife Ömer bin-Hattab’ın, “Nesi” uygulamasını kaldırmakla, Ayların yıllar içinde sürekli kayma göstereceğini de ebetteki hesap etmiş olmaları gerekirdi! Şimdi O günden bu güne gelen, Hicri Takvime bir göz atalım. 

Hicri Takvimin Oluşumu

Sıra

Latin Harfli Yazılışı

Arapça Adı

Sözcük Anlamı

Arapçadan Açıklama

Gregoryen

Takvimine göre Aylar

1

Muharrem

محرم

Haram kılınmış

Savaşın Yasaklanmış olduğu ayların ilkidir

Şubat/Mart

2

Safer

صفر

Boş manasında

Gıda veya savaş için evlerini boş bıraktığı ay

Mart/Nisan

3

Rebiyülevvel

ربيع الأول

İlkbahar

İsmi, ilkbaharda verildiği için

Nisan/Mayıs

4

Rebiülahir

ربيع الآخر

İlkbaharın sonu

İsim ilkbahardan sonra geliyor

Mayıs/Haziran

5

Cemaziyelevvel

 جمادى الأولى

İlk çorak toprak

Yazın ismi verildiği için

Haziran/Temmuz

6

Cemaziyelahir

جمادى الآخرة

Son çorak toprak

İsim ilk den sonra geliyor

Temmuz/Ağustos

7

Recep

رجب

Saygı, onur

Saygı duyulan ayların ikincisidir

Ağustos/Eylül

8

Şaban

شعبان

Dağılmış, yayılmış

Su bulmak için dağılıp aranan aydır

Eylül/Ekim

9

Ramazan

رمضان

Yanma, sıcak olma ve küllenme

Oruç ayı, saygın ve değerli kabul edilen ay

Ekim/Kasım

10

Şevval

شوّال

Yükselmiş

Gebe dişi develer kuyruklarını kaldırır

Kasım/Aralık

11

Zilkade

ذو القعدة

Barışa, Hacca adım, kolaylık

Üçüncü haram aydır

Aralık/Ocak

12

Zilhicce

ذو الحجّة

Hacca sahiplik eden

Hac ayıdır, son haram aydır

Ocak/Şubat

Hicri Takvim ’in 1’nci Ayı olan Muharrem”( محرم ), İslamiyet öncesi Arap yarımadasında da uygulanan “Haram Ay” olarak nitelenen, Kabilelerin Mekkeyi ziyaretlerinde kurulan, Ticari amaçlı Panayırlarda ve “Hac” olarak o dönemde nitelendirilen Kâbe’deki putların ziyaretinde, Kabilelerce ortak alınan kararla Savaş ve avlanmanın yasaklandığı Ay. Yüce Kitabımız Kuran_ı Kerim de; Başta “Tevbe Suresi 36. Ayette Ayların sayısının “oniki” olduğu belirtilirken, Bakara Suresi 194 ve 217’de, Maide Suresi 2 ve 97’de ve Tevbe Suresi 5. Ayette Haram Aylarla ilgili Olaylar anlatılmıştır. Bu Hicri Takvimin ilk ayı, Şemsi Takvimine ve Gregoryen Takvimine göre Şubat/Mart Aylarına tekâmül eder.

 Hicri Takvim ’in 2’nci Ayı “Safer” ( صفر ) İslamiyet öncesi Arap yarımadasındaki kabilelerin uyguladığı gibi, Kış aylarının bitimi ile İnsanların gıdalarını temin için, Vaha ve araziler çıkması, Haram Ayın bitişi ile Savaşacak Kabillerin seferberlik hazırlıklarına başladığı ay olarak zikredilir.

Hicri Takvim ’in 3’cü ve 4’cü Ayları olan “Rebiülevvel”
(
ربيع الأول ) ve “Rebiülahir”
(
ربيع الآخر )  ayları, Nesi uygulamasının iptal edilmediği ve “Hicri” Ayların, sürekli zaman döngüsünde yer değiştirmeyeceği konusunda, bize en büyük ipuçlarını verir. “Rebiülevvel”in Arapça çevirisi, “Baharın gelişi, başlangıcı” olarak tercüme edilir. “Rebiülahir” ise Arapça karşılığı, ”Baharın sonu bitişi” olarak tercüme edilir. “Rebiülevvel” Şemsi Takvimine ve Milâdi Gregoryen[11] Takvimine göre Nisan/Mayıs Aylarına tekâmül ederken, “Rebiülahir” ise Mayıs/Haziran Aylarına tekâmül eder. Yine aynı şekilde, Hicri Takvim ’in 5’ci ve 6’cı Ayları olan “Cemaziyelevvel” ( جمادى الأولى ) ve “Cemaziyelahir”( جمادى الآخرة ) aylarıda, Nesi uygulamasının iptal edilmediği konusunda, bize ipuçlarını verir. “Cemaziyelevvel”in Arapça çevirisi, “İlk Çorak toprak, Yazın başlangıcı” olarak tercüme edilir. “Cemaziyelahir” ise Arapça karşılığı, ”Son Çorak Toprak, Yazın sonu bitişi” olarak tercüme edilir. “Cemaziyelevvel” Şemsi Takvimine ve Gregoryen Takvimine göre Haziran/Temmuz Aylarına tekâmül ederken, “Cemaziyelahir” ise Temmuz/Ağustos Aylarına tekâmül eder. Yani Mevsimsel olarak, Yaz ayların konumunu, ismen açıkça bize anlatır.

Hicri Takvim ’in 7’nci Ayı “Recep” ( رجب ) Arapça çevirisi “Saygı duyulan” anlamına gelir. Şemsi Takvimine ve Gregoryen Takvimine göre Ağustos/Eylül Aylarına tekâmül eder.

Bir diğeri, Hicri Takvim ’in 8’nci Ayı “Şaban” ( شعبان ) ise, Arapça çevirisi “Dağılmış, Yayılmış” anlamına gelir. Şemsi Takvimine ve Gregoryen Takvimine göre Eylül/Ekim Aylarına tekâmül eden bu ayın, Arap dilindeki Tefsiri ise, “ Su bulmak için dağılıp aranan aydır.   Yazın kuraklığı ile bu aylarda suları yok denecek kadar azaldığını, Yağmurların daha yağmaya başlamadığını ve insanların su arayışında olduğunu anlatır.

İslami açıdan önem ve değer verilen, Hicri Takvim ’in 9’ncu Ayı “Ramazan” ( رمضان ) Arapça çevirisi Yanma, sıcak olma ve küllenmeanlamına gelir. Şemsi Takvimine ve Gregoryen Takvimine göre Ekim/Kasım Aylarına tekâmül eder. Mevsimsel açıdan ele aldığımızda, Sıcak ve Kurak geçen günlerin artık soğumaya başladığı (Küllendiği) ay anlamını taşır.


 
Bilimsel olarak dikkate değer bir başka ay ise, Hicri Takvim ’in 10’nci Ayı “Recep” ( شوّال ) Arapça çevirisi Yükselmiştefsir anlamında ise, Arapların bu ay için “Gebe dişi develer kuyruklarını kaldırır!” anlamında söylerler. Şemsi Takvimine ve Gregoryen Takvimine göre bu ay, Kasım/Aralık aylarına tekâmül eder. Bu hususta Yaptığım araştırmada, bu Hicri “Recep” ayında geçen, “Gebe Deve” konusundaki tefsirle bağlantılı olduğunu düşündüğüm, ilgili makaleden bir kesiti, sizlere aktarıyorum. (http://www.tarimsal.com/deve.htm- 9. ÖSTRUS – ÇİFTLEŞME – GEBELİK; Eğer gebelik varsa kuyruğunu havaya kaldırıp çökmeyen dişi deve, erkeğin aşımına izin vermez. Develerde kızgınlık dönemi mevsimsel olarak yağışlarla birlikte başlar ve Genellikle Kasım-Mart aylarında 3-5 ay devam eder).

Söz konusu Bu bilimsel açıklamada “Develerin Gebelik Sürecinin” Kasım” ayında başladığını açıklarken, Hicri “Recep” ayının, Şemsi (Güneş) Takvimine ve Gregoryen Takvimine göre, Kasım/Aralık aylarına tekâmül etmesi, tezimizi doğrulamaktadır.

İslam Tarihinde “Haram aylar” dan biri olarak kabul edilen, Hicri Takvim ’in 11’nci Ayı olan Zilkade ( ذو القعدة ) Şemsi Takvimine ve Gregoryen Takvimine göre, Aralık/Ocak aylarına tekâmül eder. Arapça çevirisinde; Barışa, Hacca adım, kolaylık anlamına gelen bu ay, Tefsire esas açıklamada ise, Hac için Mekke’ye gitmeye niyetlenenlerin, Kervanla yola çıkma zamanı geldiğini söylerler.

Kervanlardan en büyükleri, senede bir defa Şam ve Mısır'dan Hicaz'a giden Hac kervanlarıymış. Kışın gündüz giderle gece istirahat ederlermiş. Şam'dan çıkan kervanlar, normal olarak yaklaşık altmış günde Mekke'ye vardıkları bilinir. Hicri Zilkadeayıda buna işaret eder. 

Hicri Takvim ’in 12’nci ve son Ayı Zilhicce ( ذو الحجّة ) nin Arapça çevirisi Hacca sahiplik edenanlamına gelir.Hac Ayı olarak belirtilen bu ay, Şemsi Takvimine ve Gregoryen Takvimine göre Ocak/Şubat Aylarına tekâmül eder.

Günümüze kadar gelen ve halen o günkü isimleri ile Arap ve İslam dünyasında anılan “Hicri Takvim Ayları” Mânâları açısından, özelliklerini ve isimlerini korumaktadır. Öyle ise, “Nesi” uygulamasının kaldırılması ile sürekli mevsimlerde yıllar içinde gezinen aylar, Tarihsel açıdan bulundukları yerdeki isimlerle, farklılık göstermeyecek miydi?

Şöyle ki; Aşağıda “Hicri Rebîulevvel” Ayın, Milâdi yıllara göre dağılımına bir göz atalım.

Sıra

HİCRİ TARİHİ

Arapça Tercümesi

MİLADİ TARİHİ

MİLADİ GÜN

1

1 Rebîulevvel 1438

İlkbahar

01 Aralık 2016

Perşembe

2

1 Rebîulevvel 1434

İlkbahar

13 Ocak 2013

Pazar

3

1 Rebîulevvel 1425

İlkbahar

21 Nisan 2004

Çarşamba

4

1 Rebîulevvel 1424

İlkbahar

03 Mayıs 2003

Cumartesi

5

1 Rebîulevvel 1414

İlkbahar

19 Ağustos 1993

Perşembe

6

1 Rebîulevvel 1404

İlkbahar

06 Aralık 1983

Salı

Hicri Takvime göre 1. 2. Ve 6. Sırada yer alan “Rebîulevvel” ayının, Arapça çevirisinde anlamının İlkbahar olmasına rağmen,  Miladi Takvime konumu, soğuk olan “Kış” aylarına gelmektedir. Çizelgede, 4. ve 5. Sırada ki “Rebîulevvel” ayının, Miladi Takvime göre konumu ise, çok sıcak olan “Yaz” aylarına gelmektedir. Örnek olarak verdiğimiz çizelgedeki Hicri “Rebîulevvel” ayı için, İlkbahar ayı olmasına en uygu olanı, 3. Sıradaki, “21 Nisan 2004” Tarihine gelen eşleşmedir.

Bunun dışındaki diğer Hicri Aylarında, Manaları açısından incelendiğinde, sürekli olarak Miladi Takvimde değişik zaman dilimlerinde yer aldıklarını, İsimleri ile Konumlarının farklılıklar gösterdiğini görmekteyiz. “Rebîulevvel” ayındaki mana açısından ortaya çıkan farklılık gibi, Yazın sıcak ve çorak iklimini yansıtan Cemaziyelahirayının, Arabistan yarımadasındaki Yağış ve serin Mevsimine denk gelen  “Ekim, Kasım” aylarına gelmesi! Keza, O bölgedeki Develerin gebe kalmaya başladığı ay olarak, telaffuz edilen, Hicri Şevval yani “Kasım Ayı”, Miladi Haziran, Temmuz gibi aylara geldiğinde, nasıl Tercüme edilecek? 

Ömer bin-Hattap’ın  Halifelik döneminde, Madeni para bastırılmış, Devletin Mali işleri için defter tutulmuş, Şehit ve Gazi olan Sahabelerin sicilleri ve Askeri Malzemeleri kayıt altına alınmış vs.

Hicri Kameri (Ay) takviminde “Nesi” (3 yılda bir ay ilavesi) uyarlamasını kaldırdığında, Ömer bin-Hatttap’ Takvimdeki ayların isimlerinin, “Şemsi” takvimine göre, Mevsimlerdeki konumuna aykırı düşeceğini, neden hesap edip düşünmedi? Takvimin adını değiştiren, Ayların adını, neden farklı bir anlama gelecek şekilde değiştirmedi? Daha da önemlisi, Kameri takvime göre Hicri Yıl, Miladi Güneş (Şemsi) takvimine göre her yıl onar günlük kayma ile sürekli bir döngünün içerisine girecekse, neden ısrarla Hicri Takvimin başlangıcını “1 Muharrem”e denk düşürmek için, yaklaşık 66 gün geri çektiler? Bıraksalardı o şekilde kalsaydı!

Demek ki, Her ne kadar Hicri takvim ilan edilmiş olsa da, “Güneş (Şemsi)” takviminin de birlikte devamına karar aldıkları, sadece başlangıç tarihi konusunda ismin değiştirildiğini görüyoruz.

Yaklaşık on beş asır öncesi, Hakkın Rahmetine kavuşmuş olan, Halife Ömer bin-Hatttap’a, Bunu sormaya ya da yargılamaya hakkımız olduğunu düşünmüyorum. Hatta yaptığım araştırmalar sonrasında,  Ömer bin-Hatttap’ın, Hicri Takvimin uygulanmasında, “Nesi” ye son verdiği kanısında da değilim. Ünlü İslam Araştırmacısı, Tarihçi ve Coğrafyacısı olan, El-Bîrûnî  ile El-Mesûdî nin,  İslamiyet öncesi, Arap yarımadasında kullanılan Takvimler Konusundaki yaptıkları araştırmalardan, çıkardığımız sonuç, bizi farklı bir boyuta taşıyor.


Ömer bin-Hattap’ın Hicri Takvimi uygulamaya geçildiği dönem, Halifeliğinin (634-644) 7. yıllarına denk gelir. Milâdi 1 Kasım 644'te, güya kendisinden alınan verginin azaltılmasını isteyen, ancak talebi kabul edilmeyen Ebû Lü'lüe tarafından, Medine'de sabah namazında hançerle saldırıya uğrar. Saldırgan intihar ederken Ömer bin-Hattab, üç gün sonra 63 yaşında vefât eder. Eyer ki, Hicri Takvimde “Nesi” (3 yılda bir ay ilavesi) uyarlamasını yapacağı o dönemde vefât etmiş olamaz mı?

Miladi Takvime göre Hicri Takvimde, yılda yaklaşık 10 günlük bir geriye kayma olur. Bunun dışında Astronomik olarak “Hicri takvimlerde” de, miladi takvim gibi artık yıllar mevcuttur. Bu nedenle de 30 yılda yaklaşık 11 günlük bir gerileme yapmaktadır. Bu gerilemeyi düzeltmek için de, 30 yıllık dönemde Hicri Takvim2, 5, 7, 10, 13, 15, 18, 21, 24, 26 ve 29 yılları 355 gün, diğer yıllar ise 354 gün çekmektedir. Bu durumda, Ömer bin-Hattab ve Sahabeler, Eğer ki Peygamberimizin Hicret ettiği Miladi 622 yılı, Hicri Takvim başlangıcı olarak kabul ettiyse, geriye dönük olarak, yaklaşık 20 yıllık zaman dilimine göre 200 günlük geriye kayma söz konusu olacaktır, Astronomik 354 ve 355 gün çeken yılların hesabını, Miladi 641 yılında yaptılar ve ona göre mi Hicri Takvimi oluşturdular? Bunun cevabını da bulamıyoruz.

Hicri takvimle ilgili, dönemsel araştırmalar yaparken, ilginç bir konuda dikkatimi çekti. Gerek İslamiyet’ten önce, gerekse sonra o bölgede kullanılan takvimlere bir göz attım.

          Babil Takviminin Oluşumu

Sıra

Ay İsmi

Sümer Tanrısı

İbrani Takvimindeki Ay adı

Gregoryen Takvimine göre Aylar

1

Arah Nisânu

'Kutsal Ay'

An ve Bel

Nisan

Mart/Nisan

2

Araḫ Āru

'Çiçeklerin açtığı Ay'

Ea

İyar

Nisan/Mayıs

3

Araḫ Simanu

'Tanrı Sin Ayı'

Sin

Sivar

Mayıs/Haziran

4

Araḫ Dumuzu

‘Tammuz Ayı’

Tammuz

Tamuz

Haziran/Temmuz

5

Araḫ Abu

 

 

Av

Temmuz/Ağustos

6

Araḫ Ulūlu

 

İstar

İlul

Ağustos/Eylül

7

Araḫ Tišritum

‘Yarıyılın başlangıcı’

Şamaş

Tişri

Eylül/Ekim

8

Arah Samna

‘Temel atma ayı’

Marduk

Heşvan

Ekim/Kasım

9

Arah Kislimu

 

Nergal

Kislev

Kasım/Aralık

10

Arah Ṭebētum

‘Gelecek Su Ayı’

Pap-sukkal

Tevet

Aralık/Ocak

11

Araḫ Šabaṭu

 

 

Şevat

Ocak/Şubat

12

Araḫ Addaru 

‘Adar Ayı’

Erra

Adar

Şubat/Mart

13

Araḫ Addari Makaruša 

‘Araḫ Ve-Adār’

Asur

 

Sonradan Eklenen

Celali Takvimin Oluşumu 

Sıra

Latin Harfli Yazılışı

Farsça Adı

Sözcük Anlamı

Açıklama

Gregoryen Takvimine göre Aylar

1

Ferwerdin

فروردین

Baharın ilk ayı

Nevruz - Yılbaşı ve baharın başlangıcı

21 Mart - 20 Nisan

2

Ordibeheşt

اردیبهشت

Mayıs ayı

 

21 Nisan - 21 Mayıs

3

Hordâd

خرداد

Mayıs sonu

 

22 Mayıs - 21 Haziran

4

Tir

تیر

Temmuz ayı

Yazın başlangıcı

22 Haziran - 22 Temmuz

5

Mordâd

مرداد

Ağustos ayı

 

23 Temmuz - 22 Ağustos

6

Şehrivar

شهریور

25 Ağustos

 

23 Ağustos - 22 Eylül

7

Mehr

مهر

Hesap günü

Sonbaharın başlangıcı

23 Eylül - 22 Ekim

8

Âbân

آبان

Kasım ayı

 

23 Ekim - 22 Kasım

9

Âzar

آذر

Azar, sıkıntı

 

22 Kasım - 21 Aralık

10

Daî

دی

Sıkıntı veren

Kışın başlangıcı

22 Aralık - 20 Ocak

11

Behman

بهمن

Şah, Öncü

 

21 Ocak - 19 Şubat

12

İsfand

اسفند

Mart ayı

 

20 Şubat - 20 Mart

İbrani Takvimin Oluşumu

İbrani T. Sıra

Latin Harfli Yazılışı

Musevi Takvimindeki sıralaması

Gregoryen Takvimindeki Yeri

Gün Sayısı

1

Nisan / Nissan

7

4

30

2

Iyyar / İyar

8

5

29

3

Siwan / Sivan

9

6

30

4

Tammuz

10

7

29

5

Abh / Av

11

8

30

6

Elûl

12

9

29

7

Tishri

1

10

30

8

Marheshwan / Cheshvan

2

11

29/30

9

Kislew / Kislev

3

12

30/29

10

Tebeth / Tevet

4

1

29

11

Shebhat / Shevat

5

2

30

12

Adar

6

3

29


Rumi Takvimin Oluşumu

Sıra

Latin Harfli Yazılışı

Osmanlıca Adı

Gün Sayısı

Gregoryen

Takvimine göre Aylar

1

Mart

مارت

31

Mart

2

Nîsan

نيسان

30

Nîsan

3

Mayıs

مايس

31

Mayıs

4

Hazîran

حزيران

30

Hazîran

5

Temmuz

تموز

31

Temmuz

6

Ağustos

أغسطس

31

Ağustos

7

Eylül

أيلول

30

Eylül

8

Teşrin-i Evvel

تشرين الاول

31

Ekim

9

Teşrin-i Sânî

تشرين الثاني

30

Kasım

10

Kânûn-ı Evvel

كانون الاول

31

Aralık

11

Kânûn-ı Sânî

كانون الثاني

31

Ocak

12

Şubat

شباط

31

Şubat


Söz konusu Arabistan Yarımadasında, Gerek İslamiyet öncesi gerekse sonrasında, o bölgede kullanılan Başta “Bâbil Takvimi[6]”, “İbrani Takvimi[5]”, “Celali Takvimi[7]”, “Eski Roma Takvimi[1]” ve Osmanlı İmparatorluğunun 13 Mart 1840 Miladi tarih de uygulamaya başladığı “Rûmi Takvim[10]”.

İslami İdari sistemde, En üst makam olarak kabul edilen “Halifelik” makamının da, bu “Rumi Takvim” i kullanması, o güne kadar “Hicri Takvim” uygulamasının hatalı olduğunun bir kanıtı ve işaretidir. Söz konusu bu Takvimlerde, Genelde Yılın ilk ayları olarak “Mart/Nisan” ayları esas alınmıştır. Asıl Peygamberimizin zamanında kullanılan Kameri Takvimde de, “Muharrem Ayı” nın Bahar Mevsiminde Yılın başlangıç ilk Ay’ı olarak kullanılmasından, daha doğru bir uygulama olamaz.

Hicri Takvim” uygulanması konusundaki en dikkati çeken tespitlerden ve sonuncusu ise, Abbasi Devletinin ikinci HalifesiEbû Ca’fer Abdullah bin Muhammeddir.Halife Mansûr” olarak tarih kitaplarında yer alan bu Devlet adamı, Miladi 719 (H. 101) senesinde Hümeyme şehrinde doğdu. Miladi 775 (H. 158)’de vefat etti. Yirmi bir sene, İslam Aleminde Halifelik yaptı. Abbasî Devleti’nin kuruluşunu tam olarak gerçekleştiren halifedir. İlk Abbasî halîfesi olan kardeşi Ebü’l-Abbâs es-Saffâh’a önemli derecede yardımcı olmuştur. Onun devrinde Ermenistan, Azerbaycan ve El-Cezîre valiliği yaptı ve veliahd tâyin edildi. Ayrıca, “Hac işlerinin idaresi de Mansûr ’a verildi. 754 (H. 136) senesinde Ebü’l-Abbâs es-Saffâh’ın vefatı üzerine halife seçildi.

 Halife Mansûr ile (754-775) başlayan bilim döneminden itibaren bazı fıkıh âlimlerinin savunduğu ’yetin yani Hilâlin gözle görülmesinin  hesapla belirlenmesikonusu gündeme gelmiş, daha sonra bu görevi Muvakkithâneler  (Namaz vaktini ve saati tespit ettikleri, küçük çapta astronomi çalışmaları yaptıkları mekânlar.)  ve Rasathaneler üstlenmiştir. Bu kurallar zamanla diğer Hicri Aylara da uygulanmıştır.

Bu konuda Ünlü İslam Araştırmacısı, Tarihçi ve Coğrafyacısı olan, El-Bîrûnî (973 - 1048) ile yine Ünlü Arap Tarihçi ve Coğrafyacılardan El-Mesûdî (896 - 956) İslamiyet öncesi, Arap yarımadasında kullanılan Takvimler” konusunda, Halife Mansûr’un uygulamalarını da araştırmış ve yazılarında kaleme almışlardır.



43/Zuhruf Suresi

Em âteynâhum kitâben min kablihî fe hum bihî mustemsikûn(mustemsikûne). (21. Ayet)

Bel kâlû innâ vecednâ âbâenâ alâ ummetin ve innâ alâ âsârihim muhtedûn(muhtedûne). (22. Ayet)

Ve kezâlike mâ erselnâ min kablike fî karyetin min nezîrin illâ kâle mutrafûhâ innâ vecednâ âbâenâ alâ ummetin ve innâ alâ âsârihim muktedûn(muktedûne). (23. Ayet)

Kâle e ve lev ci’tukum bi ehdâ mimmâ vecedtum aleyhi âbâekum, kâlû innâ bi mâ ursıltum bihî kâfirûn(kâfirûne). (24. Ayet)

Fentekamnâ minhum fanzur keyfe kâne âkıbetul mukezzibîn(mukezzibîne). (25. Ayet)

Yoksa onlara bundan önce bir kitap verdik de şimdi ona mı sarılıyorlar? (21. Ayet)

Hayır! "Sadece, biz babalarımızı bir din üzerinde bulduk, biz de onların izinde gidiyoruz “derler. (22. Ayet)

İşte böyle senden önce hangi beldeye bir uyarıcı gönderdiysek muhakkak oranın varlıklıları: 'Biz atalarımızı bir din üzere bulduk ve biz onların izlerine uymaktayız' demişlerdir. (23. Ayet)

Peygamberler, “Size, babalarınızı üzerinde bulduğunuz yoldan daha doğrusunu getirmiş olsak da mı?” diye sormuştu. Onlar da, “Şüphesiz biz, seninle gönderileni kesinlikle inkâr ediyoruz” diye cevap vermişlerdi. (24. Ayet)

 

Bunun üzerine, Biz de onlara yaptıklarının acısını tattırdık: Bak(ın) işte, hakikati yalanlayanların sonu nasılmış gör(ün)! (25. Ayet)

[1]Arap Yarımadası, Asya, Avrupa ve Afrika’nın kesiştiği önemli bir ticaret noktasında bulunuyordu. Yarımadanın batısında Kızıldeniz ile sınırlandırılmış Batısında Habeşistan Krallığı yer alırken, kuzey batı bölgesinde Bizans İmparatorluğuna hâkimiyetinde ki Mısır ile Filistin ve Bugünkü Suriye bölgesi yer alıyordu. Güneyinde Hint Okyanusu ve Aden Körfezine paralel Yemen, Main Devleti, Himyerliler ve Sebe Devleti Yer alıyordu. Doğusunda ise Umman ile Basra Körfezi ile sınırlı iken, Kuzey ve Kuzeydoğu da İran’daki Sasani Devleti yer alıyordu.

[2]Babil, Mezopotamya'da adını aldığı Babil kenti etrafında M.Ö. 1894 yılında Kurulmuş Sümer ve Akad topraklarını kapsayan bir imparatorluktur. Babil'in merkezi bugünkü Irak'ın El Hilla kasabası üzerinde yer almaktadır.

[3]El-Bîrûnî (d. 4 Eylül 973 - ö. 13 Aralık 1048), Fars kökenli Müslüman bilgin. Tam adı Ebu Reyhan Muhammed bin Ahmed el-Birûnî (Farsça: بیرونی , Arapça: ابو الريحان محمد بن احمد البيروني) dir. Batı dillerinde adı. Alberuni veya Aliboron olarak geçer. Gökbilim, Matematik, Doğa bilimleri, Coğrafya ve Tarih alanındaki çalışmalarıyla tanınır.

[4]El-Mesûdî (d.896 - ö.956) Irak, Bağdat doğumlu tam künyesiyle Ebu el-Hasan Ali bin el-Hüseyn bin Ali el-Mesûdî  Arap Tarihçi, Coğrafyacı ve gezgin. "Arapların Herodotu" olarak da tanınan el-Mesûdî, Dünya Tarihini konu eden eseri Murûc ez-Zeheb ve Ma'âdin el-Cevâhir ile tanınır. Bu eseriyle birlikte tarih ile coğrafyayı geniş çaplı ve ayrıntılı bir biçimde birleştiren ve aynı eserde sunan ilk Arap olmuştur.

[5]İbrani takvimi, Yahudi takvimi veya Musevilerin dini amaçlarla kullandığı, Kral Süleyman döneminde düzenlenen Gezer takvimidir. Aylar itibarıyla kamerî, yıllar itibarıyla Güneş esaslı (Lunisolar) bir takvimdir. Musevi bayramları, özel günlerin tarihleri, bu takvime göre belirlenir. Takvim Tanah'a göre dünyanın yaratıldığı günde başlar. Miladi 2016 yılı bu takvimde 5776 yılında denk gelir. İsrailoğulları ise, Bâbil takvim düzeninden hareketle yarattıkları ve karmaşık yapıya sahip olan bir düzeni kullanmıştır. Takvimin M.Ö. 10. yüzyıldan kalma bir örneği İstanbul Arkeoloji Müzesi'nde bulunmaktadır. 

[6]Babil takvimi, 12 kameri aydan oluşan ve yıllık bir ay-güneş takvimidir. Babil'de kullanılan takvim, hem kamerî ve hem de Güneş esaslı olarak düzenlenmiştir. Babil takviminde de gün, günbatımında başlar ve bir sonraki günbatımında sona erer.

[7]Celali Takvimi ya da Hicri Şemsi takvimiGüneş yılı esasına göre, Ömer Hayyam başkanlığındaki bir kurul düzenlemiş, Büyük Selçuklu Sultanı Celalü’ldevle ve’d din Melikşah'a sunmuştur. 1079 yılından itibaren uygulanmaya başlanmıştır. 9 Ramazan 471 (Miladi 15 Mart 1079) yılına rastlayan Nevruz yılbaşı olarak, Hicret yılı da başlangıç noktası olarak kabul edilmiştir. Babür İmparatorluğu da bir dönem Celali Takvimi'ni kullanmıştır. Celali Takvimi sadece tarım gibi ekonomik işlerin düzenlenmesinde kullanılmış

[8] Fil Olayı`nın tarihi, ordunun ve fillerin sayısı ile ilgili kesin bilgiler bulunmamaktadır. Kıssalar Arabistan tarihi açısından sözlü tarih olarak nitelendirilen bir döneme aittir. Fil Olayının milâdî 547, 552 veya 563’te olduğu rivayet edilir. Yaygın olan inanış Muhammed'in doğumundan elli, elli beş gün veya üç ay önce Muharrem ayı­nın çıkmasına on üç gün kala bir pazar günü vuku bulduğudur ki bu tarih Araplar'da nesi geleneğini göz önüne alanlara göre 569, diğerlerine göre ise 570 veya 571 yılıdır.(https://tr.wikipedia.org/wiki/Fil_Vakas%C4%B1)

                [9]Hz. Muhammed, Fil Yılı'nda Mekke'de doğdu. (57. Islamic Review. 1969) Bu tarih kesin olarak bilinmemekte ve geriye dönük yapılan hesaplamalar ile bazı kaynaklarda 570, (The Islamic Review & Arab Affairs: 6–12) bazı kaynaklarda da 571 (Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları. s. 7–38) yılı olarak geçmektedir. Hindistanlı Müslüman din bilgini Muhammed Hamidullah Muhammed’in doğum tarihinin 12 Rebiülevvel (17 Haziran 569) (57. Islamic Review. 1969 ) Mısırlı astronomi bilgini Mahmut Paşa el-Felekî 9 Rebiülevvel (20 Nisan 571) olarak hesaplamışlardır. Daha sonra Beaumont Burnaby Sherrard, Mahmut Paşa el-Felekî'nin hesaplamalarındaki bazı yanlışları ortaya koymuştur. Lawrence I. Conrad (1987) ise kaba bir hesapla 570 yılı olarak vermektedir. İslami kaynaklarda ağırlıklı olarak; 571 yılında, "Fil Vakası"nın olduğu yılda, 12 Rebiülevvel (20 Nisan) pazartesi gecesi doğduğu belirtilmektedir. Siyer ve İslam tarihi yazarları, doğumun Rebiülevvel ayında olduğu konusunda genel olarak ittifak etmişlerse de, ayın kaçıncı günü olduğu konusunda görüş birliğine varamamışlardır.

Bu konudaki ihtilafların; ay takviminin, ve güneş takviminden farklı olmasının yanı sıra, rivayet çeşitliliğinden kaynaklanmaktadır.

[10]Eski Roma'da 12 ay ve 354 günlük kamerî takvim kullanılırdı. Mevsime göre kaymasını önlemek için iki yılda bir 22 veya 23 gün eklenirdi. Yılın ilk ayı Mart idi. Başlangıcı, Roma'nın kurulduğu M.Ö. 753 senesiydi. Bu takvim üzerinde Julius Caesar'ın emriyle M.Ö. 46'da birtakım düzeltmeler yapıldı. Güneş esasına dayandırılan bu yeni takvim Julyen Takvimi olarak tanınır. Bir yıl, 365.25 gündür. Mart ayından itibaren aylar dönüşümlü olarak 31 veya 30 gün sayılır. Son ay Şubat üç yıl 28, dördüncü yıl 29 sayılırdı.

 

[11]Miladi takvim ya da Gregoryen takvimJülyen takviminin yerine Papa XIII. Gregory tarafından yaptırılan takvim. Milad'ı tarih başlangıcı ve Dünya'nın Güneş etrafındaki dönüş süresi olan 365 gün 6 saatlik zamanı "1 yıl" olarak kabul eder. Miladî takvim, senede 10,8 saniye hata oranıyla en güvenilir takvimdir. 4 Ekim,1582'de kabul edilmiş, daha sonra diğer ülkelerde yayılmıştır. Gregoryen takvim oluşturulurken Jülyen takvimine 10 gün ilave edilmiştir; 5 Ekim Cuma günü, 15 Ekim Cuma olarak kabul edilmiştir.1752'de kabul eden ülkeler ise 11 gün ilave etmek durumunda kalmışlardır.


 
Facebook beğen
 
 
 
“Yemin olsun, biz sana açık-seçik ayetler indirdik. Onları, sapmış olanlardan başkası inkâr etmez.”2 Bakara Suresi 99. Ayet
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol