KURAN'IN İSLAMI
Ve O size: "Melekleri ve peygamberleri (Elçileri) tanrılar edinin." diye de emretmez. Siz Müslüman olduktan sonra, size hiç inkârı emreder mi?” 3 Âl-i İmran Suresi 80. Ayet.


   
 
  NAMAZ VAKİTLERİ

 

 
NAMAZ VAKİTLERİ
 
 
             Namaz kelimesi, Kuran'daالصَّلاَةَ "Salât’e" kelimesi ile ifade edilir. "Bağlantı kurmak" anlamına gelen "Salât’e", kulun yaratıcısıyla kurduğu bağlantı, yani Namaz için de kullanılır. "Salât’e" kelimesi "ikâme" fiiliyle beraber Kuran’ı Kerim Ayetlerinde وَأَقِمِ الصَّلاَةَ“Ve ekımis salâte” "Ve Namaz kıl" manasında kullanılmıştır.

        Namaz; Bizleri Yaratan Yüce Rabbimize, minnettarlığımızın karşılığı bir ibadettir. Allah'a yönelmenin, Allah'ı hatırlamanın bir şeklidir. Bu yönüyle Namaz, Biz İman eden Kullar için her an kılınabilen, her an yerine getirilebilen bir ibadettir. Kitabımız Kuran'da, namazın vakitleri ve Müminler için farz olduğu, Ayetlerle belirlenmiştir.

 

 Fe-iżâ kadaytumu-ssalâte feżkurû(A)llâhe kiyâmen veku’ûden ve’alâ cunûbikum(c)
 
fe-iżâ-tme/nentum feekîmû-ssalâ(te)(c)
 
 inne-ssalâte kânet ‘alâ-lmu/minîne kitâben mevkûtâ(n)

Namazı tamamlayınca, artık Allah'ı ayakta, oturarak, yan yatmışken anın.
Sükûnet bulduğunuzda, namazı tam bir biçimde yerine getirin.
Namaz, müminler üzerine vakti belirlenmiş bir farz olmuştur.
 
“4 Nisa Suresi 103. Ayet “
 
 
 Her kılınan Namaz, Kuran'da ki “Farz Namaz” değildir. Örneğin; Gece yarısı fazladan namaz kılınabilir, fakat bu gece yarısı kılınan namazın kesin farz olduğunu göstermez. Peygamber de, onun yakınları da şüphesiz birçok kereler namaz kılmışlardır. Kuran'ı Kerim’in tek kaynak olduğunu unutan sözde mezhepçi zihniyetliler, bu namazların kimi sini “Farz”,kimisini de “Sünnet” ilan etmişlerdir. Kuran'dan dini anlamak yerine, Peygamberimizin vefatından en az 200-300 yıl sonrasında İslamiyet’in doğduğu Mekke den binlerce km. uzaklıkta oturan, dilleri Kırgızca, acemce ve farsça olan, Arapça bilgi ve kültüründen yoksun, Ne doğduğu yerleri, nede ölüm tarihleri bile rivayetlerden ileri gitmeyen, “Buhari” “Müslim” ve “Tirmizi” gibi sözde yazarların uydurma hadisleri ile “Namaz”ı şekilden şekle ve çeşitli vakitlere bölmüşlerdir.
Ve kezâlike enzelnâhu âyâtin beyyinâtin ve ennallâhe yehdî men yurîd(yurîdu).
Ve işte biz onu (Kur'ân'ı) böyle açık seçik âyetler olarak indirdik. Şüphesiz Allâh, dilediğini doğru yola iletir.
 
“22 Hac Suresi 16. Ayet “
 
 
Kuran’ı Kerim deki bu  “22 Hac Suresi 16. Ayet “ te geçen; “-âyâtin beyyinâtin…”  “-açık seçik âyetler…” cümlesinin vurguladığı gibi;
 
 
Le kad enzelnâ âyâtin mubeyyinât (mubeyyinâtin), vallâhu yehdî men yeşâu ilâ sırâtın mustakîm (mustakîmin).
Andolsun biz, açıklayıcı ayetler indirdik. Allah, dilediğini hidayete doğru yola yöneltip iletir.
 
“24 Nur Suresi 46. Ayet “
 
 
Yine, Kuran’ı Kerim deki; 24 Nur Suresi 46. Ayet te geçen; “-âyâtin mubeyyinât…”  “-açıklayıcı âyetler…” cümlesi, İslamiyet i laikiyle öğrenip ve uygulayacağımız tek Kaynağın, hiç şüphesiz “Kuran’ı Kerim” olduğunu, bizlere açıkça bildiriyor.
O halde Yüce Kitabımız Kuran’ı Kerimde zikredilen “Namaz” ve vakitleri ile ilgili ayetlere, şöyle bir göz atalım ve gerçek doğruları anlayalım.
Ve ekımis salâte tarafeyin nehâri ve zulefen minel leyl (leyli), innel hasenâti yuzhibnes seyyiât(seyyiâti), zâlike zikrâ liz zâkirîn (zâkirîne).
Ve Gündüzün iki tarafında, gecenin gündüze yakın vakitlerinde (saçaklarında) namaz kıl. Çünkü iyilikler kötülükleri giderir. Bu, öğüt alanlar için bir öğüttür.
 “11 Hûd Suresi 114. Ayet
 
Şimdi Bu Ayette konu ile ilgili geçen kelimelerin, tek tek anlam ve fizyolojisine bir bakalım;
 
 
1.
ve ekımı es salâte
: ve yerine getir (ikame et) namazı kıl
2.
tarafeyin
: iki tarafında
3.
nehâri
: gündüz
4.
ve zulefen
: ve saçaklarında (ve önünde)
5.
leyl
: gece
6.
min el leyli
: geceden
        
Ayette zikredilen ve Peygamberimize hitaben “Ve ekımis salâte tarafeyin nehâri ve zulefen minel leyl” cümlesi “Ve Gündüzün iki tarafında, gecenin gündüze yakın (saçak) vakitlerinde namaz kıl.” Olarak, ilahiyatçılarının “Kuran’ı Kerim Meali” nde zikredilmiştir.

Bilindiği üzere,”Nehâri” “Gündüz” kelimesinin kavramı, güneşin doğuşu ile batışı arasında geçen zaman dilimine denir. “Leyl” “Gece” Kelimesinin kavramın da, Güneş ışıklarının yansımadığı ve dünyamızın karanlıkta kaldığı zaman dilimine denir. Gerek Kuran’ı Kerimde zikredilen ayetlerde, (17 İsrâ Suresi 78. Ayet) gerekse Arapça gramerde yer alan “Fecr” kelimesi, Sabahın ilk ışıkları ile başlayan zaman dilimini vurgular. “Îşâ” kelimesi de (12 Yûsuf Suresi 16. Ayet) Gündüzün sona erdiği ve güneşin battığı zaman dilimini belirtir. “Tarafeyn” kelimesi ise belirtilenin iki tarafı, iki ucu anlamına gelir. Örneğin; Aşağıdaki fotoğrafta görülen, Bir çubuğun iki ucu gibi… Ayette yer alan cümledeki “tarafeyin nehâri” kelimelerinin oluşumu da, Gündüzün başlangıcı olan “Fecr”, yani sabahın ilk ışıkları ile, “min el leyli” olarak vurgulananGecenin önündeki zaman dilimi olan “Îşâ” yayani akşam vaktine işaret eder.

Böylece,11 Hûd Suresi 114. Ayet te vurgulanan“tarafeyin nehâri” kelimesi, yani “Gündüzün iki tarafı, uç noktası ” olarak nitelenen cümle, (min el leyli) Gece karanlığına “zulefen” en yakın olan “ve zulefen minel leyl” vegeceye yakıniki uç noktayı, “Sabah Namazı”ve “Akşam Namazı”vakitlerini açıkça belirtmiş olmaktadır.
Kuran’ı Kerim deki “2 Bakara Suresi 238. Ayet de, bize “Öğle” Namazının vaktini işaret etmektedir.
Hâfizû alâs salavâti ves salâtil vustâ ve kûmû lillâhi kânitîn (kânitîne).
Namazları ve orta namazı koruyun. Tam bir saygıyla Allah'ın huzurunda kıyam edin.
“2 Bakara Suresi 238. Ayet
 
Şimdi de Bu Ayette konu ile ilgili geçen kelimelerin, tek tek anlam ve fizyolojisine bir bakalım;
 
1
hâfizû
: koruyucu, gözetici olun
2
alâ
: üzerine
3
es salavâti
: namazları
4
vusta
: orta
5
es salati
: namazı
6
Ve es salâti el vustâ
: ve orta namazı
7
ve kûmû
: ve kalkın kıyam durun
8
li allâhi
: Allah'a, Allah için
9
kânitîne
: Allah'ın huzurunda huşû içinde ve
     
Arapça "vusta" kelimesi, iki ucun ortası “Orta” anlamında kullanılmaktadır. Örneğin; Arapça (Serçe Parmak: Hînsîr, Yüzük Parmaği: Bînsîir, Orta Parmak: Vusta, İşaret Parmağı: Sebabe, ve Baş Parmak: Iphame)olarak söylenir ve kullanılır.
Kuran’ı Kerim“2 Bakara Suresi 238. Ayet te, Diğer vakit namazların yanı sıra, “ves salâtil vustâ “ “ve Orta Namazı Koruyun” denmesi, İnsanların yaşamlarında büyük bir yer eden, Sabah vaktinden Akşama, yani güneş batımına kadar geçen süre içerisindeki orta zamanı “vusta” işaret eder.
11 Hûd Suresi 114. Ayet te belirtilen“tarafeyin nehâri” kelimesi, yani “Gündüzün iki tarafı, uç noktası ” insanoğlunun bu yaşam diliminden bahsederken, ayette vurgulanan “vusta” yani orta noktası da Güneşin, tam tepe noktası olarak, yani gündüzün orta noktasını, Öğlen vaktini belirtmektedir.
      
Bu Namaz vakitleri konusunda Kuran’ı Kerim de geçen somut olan zaman kavramları, Kuran’ Kerimin 24 Nur Suresi 58. ayette açıkça belirtilmiştir.
Yâ eyyuhâ-lleżîne âmenû liyeste/żinkumu-lleżîne meleket eymânukum velleżîne lem yebluġû-lhulume minkum śelâśe merrât(in)(c)  min kabli salâti-lfecri vehîne teda’ûne śiyâbekum mine-zzahîrati vemin ba’di salâti-l’işâ-/(i)(c) śelâśu ‘avrâtin lekum(c) leyse ‘aleykum velâ ‘aleyhim cunâhun ba’dehun(ne)(c) tavvâfûne ‘aleykum ba’dukum ‘alâ ba’d(in)(c) keżâlike yubeyyinu(A)llâhu lekumu-l-âyât(i)(k) va(A)llâhu ‘alîmun hakîm(un)
 
Ey iman edenler! Ellerinizin altında bulunanlarla, ergenlik yaşına gelmemiş olanlarınız sizden üç vakitte izin istesin: Sabah namazından önce, öğlen vaktinde elbiselerinizi çıkardığınızda, gün battıktan sonra yerine getirilen akşam namazından sonra... Kaygılanacağınız üç vakittir bunlar. Bunlar dışında size de onlara da bir günah yoktur. Aranızda dolaşırlar, birbirinize bakabilirsiniz. Allah, ayetleri size işte böyle açıklıyor. Allah Alîm'dir, Hakîm'dir.
 
 Konuya açıklık getirmek açısından, Bu Ayette de ilgili kelimelerin, tek tek anlam ve fizyolojisine bir göz atalım.
 
1.
yâ eyyuhâ ellezîne âmenû
: Ey Allah'a iman edenler (Müslümanlar)
2.
li yeste'zin-kum
: sizden izin istesinler
3.
meleket
: sahip olduklarınız (köleleriniz, cariyeleriniz)
4.
eymânu-kum
: elinizin altındakiler
5.
ve ellezîne
: ve o kimseler, onlar
6.
lem yeblugû
: erişmemiş, ulaşmamış
7.
el hulume
: bulûğ çağına, erginliğe
8.
min-kum
: sizden
9.
Selâse - selâsu
: üç
10.
merrâtin
: kere, defa, kez
11.
min kabli
: öncesinden evvel
12.
salâti
: namaz
13.
el fecri
: fecr, sabah
14.
ve hîne
: ve o vakit, o zaman
15.
tedaûne
: çıkarırsınız
16.
siyâbe-kum
: elbiseniz
17.
min ez zahîrati
: meydanda olan açık belli
18.
ve min ba'di
: ve sonra
19.
salâti
: namaz
20.
el ışâi
: akşam
21.
avrâtin
: muhafazasız, açık, sakınılması gereken
22.
lekum
: sizin için
23.
leyse
: değildir, yoktur
24.
aleykum
: sizin üzerinize
25.
ve lâ aleyhim
: ve onlara yoktur
26.
cunâhun
: günah, kusur
27.
ba'de hunne
: onlardan sonra
28.
tavvâfûne
: karşılıklı dolaşırlar, karşılıklı tavaf ederler
29.
aleykum
: sizin üzerinize, size
30.
ba'du-kum alâ ba'dın
: birbirinizi
31.
kezâlike
: işte böyle
32.
yubeyyine allâhu
: Allah beyan ediyor, açıklıyor
33.
lekum
: size
34.
el âyâti
: âyetleri
35.
alîmun
: en iyi bilen
36.
hakîmun
: hüküm ve hikmet sahibi
Kuran’ Kerimin bu 24 Nur Suresi 58. ayet te geçen ilk cümle; “Yâ eyyuhâ-lleżîne âmenû liyeste/żinkumu-lleżîne meleket eymânukum velleżîne lem yebluġû-lhulume minkum śelâśe merrât(in)(c) Ey iman edenler! Ellerinizin altında bulunanlarla, ergenlik yaşına gelmemiş olanlarınız sizden üç vakitte izin istesin; diyor.



 
Sakıncalı olarak ve izin istenmesi gereken hassasiyet gösterilen bu vakitlerin özelliği ne? Bu Ayette; İklim şartlarının yanı sıra yaşam koşullarını o devirde insanların bazı vakitlerde istirahata çekildikleri ya da uyudukları vakitleri de ayrıca vurguluyor. O devirdeki o bölgede yaşayan insanlar; yaşadıkları ortam Genellikle çadır ve kerpiçten dört tarafı örülmüş, üzeri hurma dalları ile kapatılmış, kapı olarak kullanılan giriş kısmında ise bir deri veya kalın bir örtü ile örtülmüş, barınaklardan oluşmaktadır. Dışarıdan bir başka kişinin bu ikamet edilen yere girmek istediğinde, dışarıdan içerideki kişiden giriş için izin istemesi, mahremiyet açısından önemli olduğu vurgulanmaktadır. Bu yerlerde istirahat için bulunan kişi ebetteki üzerindeki bazı dış kıyafetleri çıkarmak zorunda kalmıştır. Uygun olmayan bir vaziyette görülmesinin sakıncasından dolayı da izin istenmesinin doğruluğu bu ayette belirtilmiştir.
Peki, hangi vakitlerde bu izin gerekiyor? “min kabli salâti-lfecri vehîne teda’ûne śiyâbekum mine-zzahîrati vemin ba’di salâti-l’işâ-/(i)(c) Sabah namazından önce, öğlen vaktinde elbiselerinizi çıkardığınızda, gün battıktan sonra yerine getirilen akşam namazdan sonra...” deniliyor.
 
Ayette geçen;min kabli salâti-lfecri”sabah namazından önce,bura geçen ”kabl” fiili “önde-önce” anlamında kullanılır. Yani insanların salâti-lfecriSabah Namazından önceuykuda ve müsait olamayacağı bir konumda bulunacağını belirtiyor. “vehîne teda’ûneśiyâbekum mine-zzahîrati”öğlen vaktinde elbiselerinizi çıkardığınızda,“vemin ba’di salâti-l’işâ” “Ve Yerine getirilen (kılınan) akşam namazından sonra…” Yani; “salâti-l’işâ”“Akşam Namazı” kelimesinin önüne “vemin ba’di” “ve sonra, sonrasında”anlamına gelen fiil getirilerek, insanların yattığı, giyim açısından müsait bir konumda olamayacağı ve istirahat ettiği vakti belirtirken, son namazın da Akşam namazı olduğu, açıkça anlatılıyor.

Sözlükten "işâ" kelimesinin anlamına bakanlar; güneşin batışından, havanın kararmasına kadar olan vakte, yani Türkçede "akşam" dediğimiz zaman dilimine, Arapça da "işâ" denildiğini görürler. “12 Yusuf Suresi 16. ayet”te de Hz. Yusuf’un Kardeşlerinin, onu kuyuya attıktan sonraki konumunu anlatan bir başka ayette de, aynı kelime geçmektedir. Vecâû ebâhum ‘işâen yebkûn(e) “Ve akşam olunca, babalarının karşısına ağlayarak çıkıp geldiler.” Diyerek, gündüzün son vaktinin de, Akşam olduğunu vurgulamış olurlar.
Görüldüğü gibi, Bazı İslami din adamlarının vurguladığı ve uygulamaya geçirdiği “İlkindi Vakti” ile “Yatsı Vakti” Kuran’ı Kerimde belirtilmiyor. 24 Nur Suresi 58. ayette “Sabah, Öğlen ve Akşam” vurgulanırken, iddia edildiği gibi diğer “İlkindi ve Yatsı” vakitlerinden neden söz edilmiyor?
 
Bazı kaynaklar tarafından sahih olmasa dahi, uygulanan şu beş vakit namazı ele alsak, 24 Nur Suresi 58. ayetile örtüşmesi mümkün görünmüyor.“İlkindi Vakti” ile “Yatsı Vakti”ni Hâşâ Yüce yaratan unutmuşta, belirtmemiş gibi bir kavram ortaya çıkıyor ki, bunu telaffuz etmek dahiBir Müminin için “şirk” koşmaktır.Eğer ki“salâti-l’işâ”yani Akşam namazı nı, “Yatsı namazı” olarak algılıyorlarsa, Ayette öğlen vaktinden bahsedilirken, akşam Namazından niçin söz edilmez? Ya “İlkindi Namazı” olarak sonradan ilave edilen Namaz neden telaffuz edilmemiş?
Cahiliyet devrinde, saatin ve zaman kavramının belirlenemediği bir çağda, hangi mümin “İlkindi ve Yatsıyı” hesap edebilir ki.O halde; Kuran’ı Kerim de ki Namaz vakitleri, Müminlerin kolayca uygulayacağı zamanlar olarak, Ayette üç vakit olduğu, açık ve seçik olarak belirtiliyor.Bunu Eski Diyanet işleri Başkanlarından birçoğu ve İlahiyat profesörleri de desteklemektedir.
Yine; Kuran’ı Kerim de, Akşam namazının vaktini belirleyen bir başka ayet daha vardır. Buda 17 İsra Suresi 78. Ayet” tir.
 
Ekimi-ssalâte lidulûki-şşemsi ilâ ġaseki-lleyli ve kur-âne-lfecr(i)(s)inne kur-âne-lfecri kâne meşhûdâ(n)
 “Güneşin dönüşümünden (değişiminden), gecenin kararmasına kadar namaz kıl ve Fecir (Sabah) vakti de Kur'an'ı Oku. Muhakkak (Fecir) sabah Kur'an'ı okumak daha kabul edilen, dikkate değerdir.”
Bu 17 İsra Suresi 78. Ayet” te geçen kelimeleri, anlamları bakımından incelersek;
1.
salâte
: namaz
2.
ekımı es salâte
: namazı kıl, ikame et
3.
li dulûki
: dönüşüm-değişim
4.
eş şemsi
: güneş
5.
gasaka
: kararma
6.
ilâ gasakı el leyli (gasaka)
: gecenin kararmasına kadar (karardı)
7.
el fecri
: fecr vakti, günün ilk aydınlanmaya başladığı vakit
8.
inne
: muhakkak
9.
kur'âne
: Kur'ân-ı Kerim
10.
kâne
: dikkate değer, kabul edilen
11.
meşhûden
: şahitli olan, şahit olunan, müşahede edilen

Ayette; “lidulûki-şşemsi " “Güneşin dönüşümünden” kelimesi, güneşin dünyaetrafında dönüşünü değil,güneşin değişimini yani ufukta batışını, “ġaseki-lleyli” “gecenin kararmasına” kadar ki konumu belirler. Gecenin kararması, akşamın bitiş vaktini de vermektedir. Güneş ışığının tamamen yok olmasıyla, akşam namazının vakti de biter. Yani bu durumda, güneşin ışıklarının kaybolması ve gecenin kararmasının arasındaki vakit, Akşam Namazını kılma vakti olarak belirtilir.
Bazı Kuran’ı Kerim Meal ve Tefsir yazarları, bu Ayeti farklı yorumlarlar. Biz bunlardan bilinen üç tanesini örnek olarak aldık. Şöyle ki;
Elmalılı Hamdi Yazır MealiGüneşin batıya kaymasından, gecenin karanlığına kadar gereği üzere namazı kıl, bir de sabah namazını kıl. Çünkü sabah namazında, gece ve gündüz melekleri hazır bulunur.
Diyanet İşleri Meali (Yeni)Güneşin zevalinden (öğle vaktinde Batı’ya kaymasından) gecenin karanlığına kadar (belli vakitlerde) namazı kıl. Bir de sabah namazını kıl. Çünkü sabah namazı şahitlidir.
Ömer Nasuhi Bilmen MealiNamazı güneşin zevalinden gecenin karanlığına kadar güzelce kıl, sabah namazını da. Şüphe yok ki, sabah namazı müşahede olunmuş bulunmaktadır.


 
Söz konusu her üç “Kuran’ı Kerim Mealini”okuduğunuzda, akla gelen sorular şunlar olur; 1- İddia edildiği gibi ise, Güneşin Kayması veya dönmesinden itibaren yani öğleden sonra başlayan namaz kılma eylemi, akşam karanlığa kadar sürekli nasıl devam eder? 2- Yine kendilerinin iddiasına göre, Güneşin Batıya Kayması demek, öğleden sonrayı işaret etmez mi? O halde ”Sabah” ve “Öğlen” Namazları nerede? 3-İddia edilip bu ayeti ön plana çıkararak Güneşin dönüşümünü, yani değişimini, bir başka deyişle gündüz aydınlığın kaybolup, gece karanlığın almasını işaret eden zaman dilimini, “İlkindi Namazı” nı işaret ettiğini savunanlar, Dünya etrafında Güneşin değil, dünyanın güneş etrafında döndüğünü nasıl bilmezler. Hâşâ her şeyi var eden Yüce yaratanın “Alim” olan varlığına zıt olmaz mı? 4- Ayetin son cümlesinde “Salate” yani “Namaz” kelimesi geçmediği halde, Allah’ın ayetindeki “Fecir (Sabah) vakti de Kur'an'ı Oku.” Cümlesini,hangi düşünce ile değiştiriyorlar? Bu resmen Dinden ve Müslümanlıktan çıkmaktır… Ne diyor “5 Mâide Suresi 47. Ayet” tin son cümlesi; “vemen lem yahkum bimâ enzela(A)llâhu feulâ-ike humu-lfâsikûn(e)Allah’ın indirdiği ile hükmetmeyenler, fasıkların ta kendileridir.”
Söz konusu bu kişiler, Bu ayetin Mealinde büyük hataya düşmüşlerdir. Allah affetsin demekten başka da söylenecek söz yoktur.
Yuhâdiûnallâhe vellezîne âmenû, ve mâ yahdeûne illâ enfusehum ve mâ yeş’urûn (yeş’urûne).
(Zannederler ki) Allahı ve mü'minleri aldatırlar, halbuki sırf kendilerini aldatırlar da farkına varamazlar
 
“2 Bakara Suresi 9. Ayet”
 
 
Yâ eyyuhellezîne âmenûrkeû vescudû va’budû rabbekum vef’alûl hayre leallekum tuflihûn (tuflihûne).
Ey iman edenler! Rükû edin, secde edin, Rabbinize ibadet edin ve hayır işleyin ki kurtuluşa eresiniz.
 
“22 Hac Suresi 16. Ayet “
Yok; “Kuran”ı Kerim’in şifresinin çözülmesi gerekirmiş! Yok; Bilmem ne Hocanın görüşleri, Yok filanca İlahiyatçının fikir ve düşüncesi… Gibi “Kuran’ı Kerim” in dışındaki davranış ve uygulamalar, “Allah’a Şirk koşan” davranışlardır. Ya Yüce yaratanın bizler için indirdiği Kitaba inanacağız, ya da Hıristiyan ve Musevilerin bölünmüş tarikatları ve mezhepleri gibi, çeşitli düşüncelerin akımına kapılıp, İslamiyet ten çıkacağız…
         
     
Hac için Mekke'ye gidenlerde görürler ki Vahabi mezheb inden olan yerli halkı, Başta Mekke ve Kâbe de olmak üzere, üç vakit namaz kılarlar. Daha eski zamanlarda Hariciler'in iki veya üç vakit kıldıklarına dair hadisler de vardır. Özellikle Şiiler üç vakit namaz kılarken bunu kendi hadislerine dayandırırlar. Şiiler'in üç vakit kılıp, bu üç vakitte beş vakit namazı birleştirmelerinin, iki ekol arasında orta yol bulma gibi bir çabadan kaynaklandığını sanıyoruz.
 
 
Kuran'ın hiçbir ayetinde namazın birleştirmesi (cem) diye bir konudan bahsedilmez. Kuran'a göre namaz belirttiğimiz vakitlerde farzdır. Eğer üç vakit namaz kılıp, bu üç vakitte beş veya yirmi vakit namaz kılıyorsanız, yine de üç vakit kılmış olursunuz. Bu farz namazların dışında; Kuşluk, “Vitir namazı, Duha, Güneş, Ay tutulması, İstihare, Kadir, Regaip, Beraat gecesi namazlarıgibi birçok namaz da vardır. Bunlar ise kimilerine göre vacip olup farza yakındır, kimilerine göre ise sünnettir. Savaş zamanı namazın kılınmasıyla ilgili bilgileri detaylı olarak veren Kuran’ı Kerim, hiç şüphesiz farz namazlarının vakitlerini de Müminlerin anlayacağı şekilde açıklamıştır.
Kuran'da farz olarak belirtilmeyen namazların, başta Peygamber olmak üzere, belirli dönemlerde, belirli kişilerce; Halifeler, İmamlar hatta sözde tarikat liderleri tarafından da kılınmış olabilir. Bu açıdan bakıldığında, yukarıda adı geçen veya bazı namaz kitaplarında adı geçen namazların da kılınmış olması mümkündür. Çünkü Kuran; Allah adına kılınan her namazı över. Bu bakımdan farz namazların haricinde de namaz kılınması elbette ki iyidir. Fakat Kuran'da adı geçmeyen namazların, farz namaz olarak algılanması çok büyük hatadır. Bu noktadan olaya baktığımızda sorun, hadislerin yorumlanış şeklindeki hatalardan kaynaklanmaktadır. 
       
       Namaz vakitlerine birde o yüzyıldaki teknik imkânlarla değerlendirelim. Milattan sonra 1450 li yıllara kadar, Zamanı hassas olarak belirleyen bir saat yoktu. İnsanlar o devrilere kadar, kısa süreli zaman ölçerlerle idare ediyorlardı. Bunun içinde; “Güneş saati”, “Kum saati” yada “Su saatleri”ni kullanırlardı. İslami ilk ölçekli güneş saati Milattan sonra 800 lü yıllara dayanır. Ondan önceki zaman ölçer güneş saatleri, daha ilkel ve yaygın değildi. O zamanda yaşayan insanların “İlkindi” gibi, “Yatsı” gibi bir zamanı belirlemesi çok zor bir kavramdır.  Oysa Kuran’ı Kerime göre belirlenen zamanlar, inananlar için çok kolay bir zaman  bulma yöntemidir.
    
     Sabah güneşin doğması, Akşam
güneşin batışını ve Öğlen güneşin tam tepede olması ya da gölgesinin en kısa olduğu bir zamanı belirlemesi, cahil olan insanların dahi kolayca kavrayacağı bir zaman dilimi olarak ortaya çıkar.
 “şehru ramadâne-lleżî unzile fîhi-lkur-ânu huden linnâsi vebeyyinâtin mine-lhudâ velfurkân(i)(c) femen şehide minkumu-şşehra felyesumh(u)(s) vemen kâne merîdan ev ‘alâ seferin fe’iddetun min eyyâmin uar(a)(k) yurîdu(A)llâhu bikumu-lyusra velâ yurîdu bikumu-l’usra velitukmilu-l’iddete velitukebbirû(A)llâhe ‘alâ mâ hedâkum vele’allekum teşkurûn(e)”  2 Bakara 185. Ayet
           “Ramazan ayı, insanlara yol gösteren, hidayeti, doğruyu ve yanlışı ayırt edip açıklayan Kur'an'ın indirildiği aydır. İçinizden kim o aya yetişir (ayı görür) se oruç tutsun. Kim hasta olur, yahut seferde bulunursa tutamadığı günler sayısınca başka günlerde oruç tutsun. Allah sizin için kolaylık ister, güçlük istemez. Sayıyı tamamlamanızı, size doğru yolu gösterdiğinden dolayı Allah'ı tekbir etmenizi ister. Şükredesiniz diye (size bu kolaylığı gösterir).”
            Bu Ayetinin yanı sıra; Bakara Suresi 196.Ayet”, “Kehf Suresi 165.Ayet”,”Duhâ suresi 58.Ayet” ve “Müzzemmil Suresi 20.
Ayet
lerde de, Yüce Yaradan; İnanan Müminler için her zaman kolaylıkların olduğunu, zorlukların olamayacağını vurgular.
            
         Allah; Kuran’ı Kerim de Kullarına ibadet te kolaylıklar verdiğini belirtmesi bir yana, Peygambere bile kolaylıklar getirdiğini ayetlerde açıklamış.
“Fesenuyessiruhu lilyusrâ” 92 Leyl Suresi 7. Ayet 
“Biz ona, en kolay olanı kolaylayacağız.” derken,
“Ve nuyessiruke lilyusrâ” 87 A’lâ Suresi 8. Ayet
“(Ya Muhammet) Sana, en kolay olanı kolaylaştıracağız.” Diyor.
         Kuran’ı Kerim de Ayet-lerle söz edilen “Namaz” ve onun “Vakitleri” zorlukla öğreni-lecek bir konu değil, aksine ko-lay tespit edilebi-lecek bir zaman dilimini, bizlere açıkca gösteriyor.
 
         Teknik açıdan bir başka konu ise; Aydınlanma… O çağda Elektrik yok! Ampul Yok!.. Aydınlanma yalnız ve yalnız, evlerde Yağ kandilleri ve sokaklarda çıra ve benzer malzemeden meşaleler… Bu şartlar altında o zamanki insanlar, genelde hava karardığında, fazla oyalanmadan evlerine çekilip zaruri ihtiyaçlarını giderir ve yemek sonrası yatmayı tercih ederlermiş. Bir Mümin Akşam Namazını kıldı. Daha sonra zamana göre iki veya üç saat sonra “yatsı namazı”nı eda edecek, sonra da belirli bir süre sonra yatacak! Bu Ortalama 3-4 saatlik bir zaman demektir. Birde bunun Yanlış yorumlanan Sabah namazı var! "Salatı Fecir" yani "Sabah namazı" vakti olarak -esvedi mine-lfecr(i) “karanlık-sabahtan önceki” cümlesiAyetlerde belirtilmemişken, "Salatı Fecir" i yorumlarda, güneş doğmadan önceki karanlık zamanın olduğunu belirtiyorlar. Erkenden Sabah namazının kılmanın bir sakıncası mı var? Elbette yok!  Ancak o zaman ki imkanlar dâhilinde, O Mümin insanların bu durumda, Ne kandillerinin Yağı yeter, Nede meşalelerin ömrü!

            Söylenildiği gibi, “yatsı namazı”nı kılmak isteseler, zamanı belirleyecek saat Yok? Kum saatleri ise kısa bir süre için kullanılıyor, o da her yerde yok. Zamanı ölçen su saatleri; büyük devasa, kapların dolum ve boşaltımına endeksli, tam da sağlıklı olmayan bir yapıya sahip, belirli büyük yerleşim yerlerinde nadiren bulunan, örneğin “Bağdat, Kahire” gibi yerlerde ki araçlarmış. Diyelim ki; Yıldız ve Ayın durumuna göre belirleseler, ne derece sağlıklı olacak? Hava Bulutlu ve kapalıysa, iklim şartları elverişli değilse, nasıl vakti belirleyecek? Namazın vakti geçerse nasıl bilecek? Bu soruların maalesef cevabını kolay kolay kimse veremez.
               “24 Nur Suresi 58. ayet”de Yâ eyyuhâ-lleżîne âmenû liyeste/żinkumu-lleżîne meleket eymânukum velleżîne lem yebluġû-lhulume minkum śelâśe merrât(in)(c) min kabli salâti-lfecri vehîne teda’ûne śiyâbekum mine-zzahîrati vemin ba’di salâti-l’işâ-/(i)(c) śelâśu ‘avrâtin lekum(c) leyse ‘aleykum velâ ‘aleyhim cunâhun ba’dehun(ne)(c) tavvâfûne ‘aleykum ba’dukum ‘alâ ba’d(in)(c) keżâlike yubeyyinu(A)llâhu lekumu-l-âyât(i)(k) va(A)llâhu ‘alîmun hakîm(un) Ey iman edenler! Ellerinizin altında bulunanlarla, ergenlik yaşına gelmemiş olanlarınız sizden üç vakitte izin istesin: Sabah namazından/duasından önce, öğlen vaktinde elbiselerinizi çıkardığınızda, gün battıktan sonra yerine getirilen namazdan/duadan sonra... Kaygılanacağınız üç vakittir bunlar. Bunlar dışında size de onlara da bir günah yoktur. Aranızda dolaşırlar, birbirinize bakabilirsiniz. Allah, ayetleri size işte böyle açıklıyor. Allah Alîm'dir, Hakîm'dir.
            Ayette geçen; min kabli salâti-lfecrisabah namazından önce, vehîne teda’ûne śiyâbekum mine-zzahîrati öğlen vaktinde elbiselerinizi çıkardığınızda, vemin ba’di salâti-l’işâ Yerine getirilen (kılınan) akşam namazından sonra, Deniliyor.
            Bu kelimeleri ile Ayet; Sabah Namazından önce ve Akşam namazından sonra insanların uyku halinde ki durumları, yine öğlen evde bulunduğu zamanki kıyafet ve durumları, daha gayri müsait bir konumda olacağından, insanların bu zafiyeti dikkate alınarak, “Ellerinizin altında bulunanlarla (Eşler, yetişkin çocuklar, bakmakla yükümlü oluğu Anne ve babaları ile köleleri.), ergenlik yaşına gelmemiş olanlarınız sizden üç vakitte izin istesin. Deniliyor.
Öğlen saatini dikkate alan Ayet; neden ilkindi vaktini ya da bir başka deyimle öğleden sonraki vakti belirtmiyor?

         Yine Ayet
salâti-l’işâ-““Akşam Namazı”  “vemin ba’di“sonrası” fiilini kullanarak, kıyafet durumu ile yatma konumunu belirlerken, salâti-lleylGece Namazı” veya vemin ba’di salâti-lleyl”Gece namazından sonra” kelime ve fiilini neden kullanmıyor? Müminler Akşam namazından sonra bir ara soyunup üstlerini çıkarıyor da, sonra sözüm ona “Yatsı” olarak nitelenen Namazdan sonra tekrar giyinip yatmıyor veya uyumuyorlar mı? Elbette ki böyle bir konum olmaz, olamaz…
         O halde; Kuran’ı Kerim de ki Namaz vakitleri, Müminlerin kolayca uygulayacağı zamanlar olarak, Ayette üç vakit olduğu açık ve seçik olarak belirtiliyor.

SABAH (FECR) NAMAZI

               "Salatı Fecir" yani "Sabah namazı" ismi; yukarıda açıkla-masını yaptığımız,“24 Nur Suresi 58. ayet”de geçmektedir.
Yâ eyyuhâ-lleżîne âmenû liyeste/żinkumu-lleżîne meleket eymânukum velleżîne lem yebluġû-lhulume minkum śelâśe merrât(in)(c) min kabli salâti-lfecri vehîne teda’ûne śiyâbekum mine-zzahîrati vemin ba’di salâti-l’işâ-/(i)(c) śelâśu ‘avrâtin lekum(c) leyse ‘aleykum velâ ‘aleyhim cunâhun ba’dehun(ne)(c) tavvâfûne ‘aleykum ba’dukum ‘alâ ba’d(in)(c) keżâlike yubeyyinu(A)llâhu lekumu-l-âyât(i)(k) va(A)llâhu ‘alîmun hakîm(un)

Kuran’daki ismiyle
salâti-lfecri Sabah namazı, adın-dan da belli olduğu gibi günün ilk ışıklarıyla başlar. Ayette salâti-mine-lfecri kelimesi kullanıl-mamıştır. Yani; güneşin doğuş süre-cinden önce ki namaz değil, "Fecir" kelimesi, gecenin karanlığından, güneşin ilk ışıklarının çıkışını ifade eder. Bu bir süreçtir ki güneşin doğuşuna kadar geçen bu süre "Sabah namazı"nınkılınacağı vakittir. "Sabah namazı"nın kılınma süresi, Yani “salâti-lfecri”ismi ile Ayet, sabah namazının vaktini de açıkça tarif eder.
Nitekim varlığı adından açıkça belli olan bu namazın, “11 Hud Suresi 114. ayet”  Veakimi-ssalâte tarafeyi-nnehâri vezulefen mine-lleyl(i)(c) inne-lhasenâti yużhibne-sseyyi-ât(i)(c) żâlike żikrâ liżżâkirîn(e)
Gündüzün iki tarafında, geceye yakın saatlerde namazı/duayı yerine getir. Güzellikler kötülükleri silip süpürür. İşte bu, Allah'ı ananlara bir öğüttür.
  Arapça'daki "nehar" "gündüz", "leyl" "gece" demektir. "Tarafeyinnehari" ifadesi gündüzün iki tarafını ifade eder. "Taraf" ise; "uç, dıştan bitişik bölüm" manalarına gelmektedir. Kuran'da geçtiği diğer ayetlerde de aynı anlamda kullanılır. Gündüzün başlangıcını güneşin doğuşu, günün bitişini güneşin batışı olarak alırsak günün iki tarafında sabah ve akşam namazları vardır. Bu zamanların tam anlaşılması için "zülefen minelleyl" ifadesi ile bu vakitlerin, aynı zamanda gecenin gündüze yakın zamanları olduğu vurgulanır. Sabah ve akşamvakti de tam belli olmaktadır.
 

AKŞAM (İŞA) NAMAZI

Akşam Namazı, yani“İşa namazı”nın ismi de, yine yukarıda açıklamasını verdiğimiz “24 Nur Suresi 58. ayet”tegeçmektedir.
 Yâ eyyuhâ-lleżîne âmenû liyeste/żinkumu-lleżîne meleket eymânukum velleżîne lem yebluġû-lhulume minkum śelâśe merrât(in)(c) min kabli salâti-lfecri vehîne teda’ûne śiyâbekum mine-zzahîrati vemin ba’di salâti-l’işâ-/(i)(c) śelâśu ‘avrâtin lekum(c) leyse ‘aleykum velâ ‘aleyhim cunâhun ba’dehun(ne)(c) tavvâfûne ‘aleykum ba’dukum ‘alâ ba’d(in)(c) keżâlike yubeyyinu(A)llâhu lekumu-l-âyât(i)(k) va(A)llâhu ‘alîmun hakîm(un) 
Sözlükten "işa" kelimesinin anlamına bakanlar; güneşin batışından, havanın kararmasına kadar olan vakte, yani bizim Türkçe'de "akşam" dediğimiz vakte "işa" denildiğini görürler. “12 Yusuf Suresi 16. ayettede aynı kelime geçmektedir.
Vecâû ebâhum ‘işâen yebkûn(e) Ve akşam olunca babalarının karşısına ağlayarak çıkıp geldiler.
Diğer birçok ayetteki aynı kelimeyi "akşam"diye çeviren bazı çevirmenlerin, Nur Suresi 58. ayette ki bu kelimeyi, Türkçe bir kelime olan "yatsı namazı" diye çevirmeleri, mezhep izahlarının etkisinde kalmalarındandır. "yatmak" kökeninden gelen "yatsı" kelimesinden kasıt, "İşa Namazının" yatmadan önce mine-lleyl “geceden önce” kılınan son farz namaz olması, Yani Akşam namazının kılınma vaktini belirtiyor ise bu doğrudur. Ayette buna işaret de vardır. Ancak; Bu çeviri "yatsı namazı" diye mezheplerin tarif ettiği namazın, Akşam Namazından sonraki namaz olarak Kuran'ın da farz kıldığı izlenimini vermektedir ki, bu yanlıştır.
Kuran’ Kerimin “24 Nur Suresi 58. ayet”te; Yâ eyyuhâ-lleżîne âmenû liyeste/żinkumu-lleżîne meleket eymânukum velleżîne lem yebluġû-lhulume minkum śelâśe merrât(in)(c)  min kabli salâti-lfecri vehîne teda’ûne śiyâbekum mine-zzahîrati vemin ba’di salâti-l’işâ-/(i)(c) śelâśu ‘avrâtin lekum(c) leyse ‘aleykum velâ ‘aleyhim cunâhun ba’dehun(ne)(c) tavvâfûne ‘aleykum ba’dukum ‘alâ ba’d(in)(c) keżâlike yubeyyinu(A)llâhu lekumu-l-âyât(i)(k) va(A)llâhu ‘alîmun hakîm(un)Ey iman edenler! Ellerinizin altında bulunanlarla, ergenlik yaşına gelmemiş olanlarınız sizden üç vakitte izin istesin: Sabah namazından/duasından önce, öğlen vaktinde elbiselerinizi çıkardığınızda, gün battıktan sonra yerine getirilen namazdan/duadan sonra... Kaygılanacağınız üç vakittir bunlar. Bunlar dışında size de onlara da bir günah yoktur. Aranızda dolaşırlar, birbirinize bakabilirsiniz. Allah, ayetleri size işte böyle açıklıyor. Allah Alîm'dir, Hakîm'dir. Diye belirtilmiştir.
Son namazı kılmak için mescide giden, topluca namazı kılan kişi, bu namazdan sonra mescide gitmeyeceği için, muhtemelen üzerini değiştirecektir. Ev kıyafetine bürünecektir. Bu yüzden yatmadan önceki son namaz “İşa namazı” olarak düşünülüyorsa bu doğrudur. Yoksa vakit olarak akşamı ifade eden bir kelime, namaz kelimesiyle birleşirse ve bambaşka bir vakit olan yatsıyı ifade eder deniliyorsa, bunun yanlışlığı ortadadır.
Bu 24 Nur Suresi 58. ayet”te son farz namazın akşam namazı olduğunu destekleyici açıkça bir ifade tarzı vardır. Arapça sözlüklerden "işa" kelimesinin manasını araştıran herkes, "işa" kelimesinin "güneşin batışından, gecenin karanlığına kadar olan zaman dilimi"ni ifade ettiğini görecektir. Evdeki çocukların çıplaklığın mümkün olduğu vakitlerde, izinsiz odalara dalmamalarını öğütleyen bu ayette, çocukların ergenlik yaşına gelince, her zaman özele saygı gösterip, izin alarak ebeveynlerinin odalarına girmeleri öğütlenir.
Akşam namazının vaktinin anlaşıldığı bir diğer ayet, sabah namazında belirttiğimiz “11 Hud Suresi 114”ayettir. Gündüzün iki tarafında kılınan namazlardan biri sabah namazı olunca, diğeri de bu namazın simetriği olan akşam namazıdır. Bu namazın vakti de aynı şekilde gecenin gündüze yakın olan zamanıdır.
Yine; akşam namazının vaktini belirleyen bir başka ayet daha vardır. 17 İsra Suresi 78. Ayet ekimi-ssalâte lidulûki-şşemsi ilâ ġaseki-lleyli ve kur-âne-lfecr(i)(s)inne kur-âne-lfecri kâne meşhûdâ(n)“Güneşin sarkmasından, gecenin kararmasına kadar namaz kıl. Fecir (Sabah) vakti Kur'an'ını da gözet. Çünkü Fecir (sabah) Kur'an'ı tanıklarca izlenmektedir.” denir.
Bu Ayette; “lidulûki-şşemsi " “Güneşin sarkmasından” ifadesi, güneşin ufukta batışını, “ġaseki-lleyli”gecenin kararmasına” kadar ki konumu belirler. Gecenin kararması, akşamın bitiş vaktini vermektedir. Güneş ışığının tamamen yok olmasıyla, akşam namazının vakti de biter. Yani bu durumda, güneşin batımı ve gecenin kararmasının arasındaki vakit, Akşam Namazı kılma vakti olarak belirtilir.
Bu ayetin devamında görüldüğü gibi, akşam ve sabah namazları isimleriyle beraber, Kuran okumakta vurgulanır. Demek ki sabah namazının vaktinin içinde veya namazın dışında Kuran okumaya özel bir önem vermek gerekir. Birçok ayette, Sürekli akşam namazıyla beraber, sabah namazının vaktinin açıklanması da tesadüf değildir. Bu ayette olduğu gibi diğer ayetler de, sabahın günün ilk, akşamın da günün son namazı olduğu da vurgulanmaktadır.
 
VUSTA (ORTA) NAMAZ

 “Vusta Namazı”na delil olarak, “2 Bakara Suresi 238. ayet” gösterilir. Hâfizû ‘alâ-ssalevâti ve-ssalâti-lvustâ vekûmû li(A)llâhi kânitîn(e)” Namazları ve orta namazı koruyun, gönülden bağlılık ve saygı ile Allah'ın huzuruna durun.”
Sabah ve akşam namazının vakitlerini çıkardığımız ayetler ve bu ayet dışında namaz vakitlerinin çıkartılabileceği hiçbir ayet yoktur. Demek ki namaz vakitleri bu ayetlerden anlaşılacaktır. Günün bir ucundaki namaz sabah namazı, günün diğer ucundaki namaz da akşam namazı olunca orta namazını Vusta Namazı” bu iki namazın ortasında aramak lazımdır. Ayrıca; "vusta" kelimesi hem namazın ismini, hem zaman dilimini yani namazın vaktini belirleyen kelime olur.
Arapça "vusta"kelimesi, iki ucun ortası “Orta” anlamında kullanılmaktadır. Örneğin; Arapça (Serçe Parmak: Hînsîr, Yüzük Parmaği: Bînsîir, Orta Parmak: Vusta, İşaret Parmağı: Sebabe, veBaş Parmak: Iphame) olarak söylenir ve kullanılır.
ssalâti-lvustâyani“Öğle Namazı”,diğer ifadeyle”Orta Namaz”ın kılınma vakti, Güneşin tam tepede olduğu, Yani gündüz’ü ikiye böldüğü zamanda başlar.
Öğlen Namazının kılınma vaktinin bitiş ise, Kuran’ı Kerimde ki; “Yâ eyyuhâ-lleżîne âmenû iżâ nûdiye lissalâti min yevmi-lcumu’ati fes’ev ilâ żikri(A)llâhi ve żerû-lbey’(a)(c) żâlikum ayrun lekum in kuntum ta’lemûn(e)”“Ey inananlar! Cuma günü, namaz/dua için çağrı yapıldığında, Allah'ı anmaya/Allah'ın Zikri'ne koşun! Alış-verişi bırakın! Eğer bilirseniz bu sizin için daha hayırlıdır.” “Cumuâ Suresi 9. Ayet”inardın gelen“10.Ayet”ten anlıyoruz. “Fe-iżâ kudiyeti-ssalâtu fenteşirû fî-l-ardi vebteġû min fadli(A)llâhi veżkurû(A)llâhe keśîran le’allekum tuflihûn(e)” “Namaz kılınınca hemen yeryüzüne dağılın ve Allah'ın lütfundan nasibinizi arayın! Allah'ı çok anın ki, kurtuluşa erebilesiniz.”
Cuma Namazının kılınışında Farz olan Rekat sayısı, diğer vakit namazlarında oluğu gibi iki rekattır. Yüce Yaradan her zaman olduğu gibi, kullarının ilahi vazifelerinin yanı sıra, beşeri ilişkilerinde ön plana çıkan ve idamesi için Namaz dan sonra elzem olan iş hayatlarına hemen dönmelerini emreder. Bu nedenle de öğlen namazını eda ederken, vakti en kısa sürede kullanmamız gerekmektedir.

Vakit Namazlarının beş olduğunu iddia eden, Mezhep ve tarikat âlimlerine, bu ayet sorulduğunda, cevap vermekte güçlük çekerler. Kimisi de matematiksel olarak orta namazın, “İlkindi Namazı” olduğunu söyler. Aslında onların tezine göre beş vakit namazın ortası ilkindi namazına gelmektedir. Ancak Gün itibariyle ortaya gelmediği gibi, Kuran da ki önemi açısından da, nasıl bir değere sahip olduğu konusunda, fikir yürütemezler.
Diğer bir görüşe göre "vusta"kelimesinin "en iyi" manasına sahip olduğu, bu nedenle kelimenin bir namazı belirtmediği, ayetten namazların korunması ve en iyi şekilde kılınmasının anlaşıldığı söylenir. 2 Bakara Suresi 238. ayet teki ssalâti-lvustâ vekûmû li  orta namazı koruyun  da ki"Vusta"kelimesi, Namazların içinde en iyi si orta namaz şeklinde algılanmamalı. Yani Sabah ve Akşam Namazını kılmak için yaşadığınız yer ve mekânda bulunmanız, zaruri yet konusu. Ancak öğlen vakti işe ve başka bir uğraşa takılıp unutmanızı önlemek amacı ile Ayet de vurgu yapılmıştır.
Oysa bu "vusta"kelimesi ile, Kuran’ı Kerimde kılınması farz olan Namazların, Allah(cc) tarafından farklı farklı değerlendirileceği anlamına gelmez. Yoksa yüce yaratan namazlarının hiçbirini biri birinden ayırt etmesi mümkün değildir. Bu Hurafecilerin uydurmasından başka bir şey değildir.


CUMÂ NAMAZI

Adına özellikle sure indirilen, tek bir namaz vardır, oda“Cuma Namazı”dır. “Cumuâ”nınanlamı da;”Toplantı-Toplanma zamanı” anlamına gelir. Peygamberimiz zamanında Medine de vahi olunmuş, adını da bu ayetten almıştır. Kuran’ı Kerim de62 Cumuâ Suresi 9. Ayet”; Yâ eyyuhâ-lleżîne âmenû iżâ nûdiye lissalâti min yevmi-lcumu’ati fes’ev ilâ żikri(A)llâhi ve żerû-lbey’(a)(c) żâlikum ayrun lekum in kuntum ta’lemûn(e) “ ”Ey inananlar! Cuma
günü, namaz/dua için çağrı yapıldı-ğında, Allah'ı anma-ya /Allah'ın Zikri'ne koşun! Alış-verişi bırakın! Eğer bilirs-eniz bu sizin için daha hayırlıdır.”
diyor.

        Cuma Namazı iki rekât olarak kılınır. Namazdan önce (Namaza çağrı) Ezan okunur, ardından ce-maate imamlık yapa-cak kişi tarafından, önemli bilgi ve açıkla-malarda bulunulur. Konulara açıklık geti-rilerek, cemaat aydın-lanmış ve bilgilen-dirilmiş olur. Ardın-dan İmam la birlikte cemaat iki rekât namaz kılarak, Cuma Namazını tamamlamış olur.
62 Cumuâ Suresi 10. Ayeti; “Fe-iżâ kudiyeti-ssalâtu fenteşirû fî-l-ardi vebteġû min fadli(A)llâhi veżkurû(A)llâhe keśîran le’allekum tuflihûn(e)”  “Namaz kılınınca hemen yeryüzüne dağılın ve Allah'ın lütfundan nasibinizi arayın! Allah'ı çok anın ki, kurtuluşa erebilesiniz.”der.
Bu Namazın vakti de; 62 Cumuâ Suresi 9. ve 10. Ayetlerin hükmüne göre “Öğlen Namazı” yaniVusta Namazı”vakti olması gerekmektedir. “Cumuâ”nın”Toplantı-Toplanma zamanı” anlamına gelmesi de bu Namaz vaktine ışık tutmaktadır. Şöyle ki; Sabah namazı cemaatin bir araya gelip toplanması zor olacaktır. 62 Cumuâ Suresi 10. Ayetide belirtildiği gibi,Namaz kılınınca hemen yeryüzüne dağılın ve Allah'ın lütfundan nasibinizi arayın!...” diye belirtmesi, akşam namazından sonra Cuma Namazı nın kılınması halinde, kimsenin çalışma ortamı bulamayacağının göstergesidir. Bu bakımdan Kuranda belirlenen Cuma Namazı için vakit “Öğlen Namazı” yani “Vusta Namazı”vakti olması gerekmektedir.
Kuran’ı Kerim de; “Sen içlerinde olup da onlara namaz kıldırdığın vakit, içlerinden bir grup seninle namaza dursun; silahlarını da alsınlar. Bunlar secdeye varınca, diğerleri arkalarında beklesinler. Sonra namaz kılmamış olan diğer grup gelip seninle birlikte kılsınlar… diye başlayan, “4 Nisâ Suresi 102. Ayet” te, Farz olan Namazın iki rekat olduğu, Hz. Muhammed’e bildirilmiştir.
İslam Dünyasında tüm fıkıh âlimleri ve çeşitli inanç guruplarının da ortak uygulaması, bu iki rekât üzerinedir. Hz. Muhammed ve ondan sonra gelen dört halifenin de “Cuma Namazı”nı iki rekât olarak kıldığı, fıkıh ve Dini kitaplarının yanı sıra, İslami yorumlarında da belirtmişlerdir. Sahih olan Peygamberimize ait ortak hadislerde, bu bilgi de doğrulanmıştır. Zaten aksi olsa, hâşâ Kuran’a aykırı bir durum olurdu.
 
PEYGANBERİMİZE HAS NAMAZ

Bazı sözde Mezhepler ve tarikatlar, gece yarısı kalkıp sabaha karşı namaz kılmak, Kuran okumak ve dua etmek gerektiği ve bunun ayetle belirlenen bir farz olduğunu söylerler. Bunu da “17 İsra Suresi 79. Ayet” de olduğunu vurgularlar. Oysa yeryüzündeki tüm canlıların genel yapısından dolayı, gününün uyanmayla başladığını, gecenin de dinlenmemiz için yaratıldığını algılamaktan yoksundurlar.

“Vemine-lleyli fetehecced bihi nâfileten leke ‘asâ en yeb’aśeke rabbuke makâmen mahmûdâ(n)”“(Ya Muhammed) Sana özgü bir davranış olarak, gecenin bir kısmında, o Kuran’la meşgul olmak üzere uyanık ol/uykudan uyan. Böylece Rabbinin seni övgüye layık bir konuma ulaştırması umulur. ‘17 İsra Suresi 79.Ayet” teki Namaz ve duanın, Peygambere özel namaz ve dua olduğunu da açıkça görmezler. Yâda görmek istemezler!
Çünkü Hz. Muhammed e Yüce ALLAH tarafından gönderilen “Vahy-i Münzel”Kur’an-ı Kerim’in Ayetleri,”Emin-ül-vahy” Kur’an da ki ismi ileRûh-ül-Emîn” yani Cebrail tarafından “Vahy” yani “Vahiy yoluyla iletilmektedir. Bu da, Dünyevi bir yapıya sahip olan Peygamberin, Ruhani bir yapıya sahip olan Cebrail (Melek) arasındaki iletişim anıdır. Trans haline gelen peygambere, Cebrail tarafından Ayetlerin ezberletip öğretilmesidir. Bu işin hiçte kolay olmadığı, Hz. Muhammed’e ilk vahy in gelmesindeki konumunu, karısı Hz. Hatice’ye “Aşırı şekilde Titreyip-üşümesi” gibi bir olay yaşadığını anlatmasından öğreniyoruz. Bu bakımdan Ayette Peygambere vahy in gelmesi konumunda; Sana özgü bir davranış olarak, gecenin bir kısmında, o Kuran’la meşgul olmak üzere uyanık ol/uykudan uyan. Böylece Rabbinin seni övgüye layık bir konuma ulaştırması umulur. Deniyor.
Bu ayeti kendilerine mâl edenler varsa, büyük günaha girer. Çünkü, bu ayete dayanarak hareket etmesi, kendine vahy gelmesini bekleyen peygamberin yerine koyması manasına gelir ki, buda Hâşâ Allaha şirk koşmak demektir.

Her Mümin; istediği zaman, istediği yerde, istediği kadar Allah için Namaz kılabilir. Bu konuda ne Kuran da, nede ayetlerde kısıtlama ve engel yoktur. Eğer namaz beş vakit olsaydı, Kuran'da bu Namazların ismi, vakti belli olurdu. Kuran'da Peygamber'e özel, fazladan ibadet vakti bile belirtilmişken, 17 İsra Suresi 79. Ayet” tüm Müslümanlara farz olan bir namazın vaktinin belirtilmemesi, hiç mümkün müdür? Evvelki ayetlerden görüldüğü gibi, Kuran'da belli olan namazlar vardır. Neden vakti belli olmayan ikindi gibi, yatsı gibi namazların farz olduğunu düşünelim ki?
 
BAYRAM ve TERAVİH

Tahminimiz bazı kişiler Allah'ı zikretme (hatırlama), Allah'ı tespih etme (yüceltme, yönelme) ile ilgili ayetlerdeki tespih, zikretme faaliyetlerini düzene koymak için fazladan namazlar farzlaştırmışlardır. “30 Rum Suresi 17. Ayet”de  Fesubhâna(A)llâhi hîne tumsûne vehîne tusbihûn(e) Öyleyse akşama girdiğiniz vakit de, sabaha erdiğiniz vakit de Allah'ı tesbih edip (yüceltin). Denilmekte. “30 Rum Suresi 18.Ayet”de ise; Velehu-lhamdu fî-ssemâvâti vel-ardi ve’aşiyyen vehîne tuzhirûn(e)Göklerde ve yerde hamt da O'na; gün sonunda da öğleye erdiğinizde de.” Denilmekte.Ayetinde de Kuranın belirttiği gibi. Zikretme ve tespih faaliyetlerini namaz kılarak yapmak, güzel bir yöntem olabilir.

Ramazan gecelerini ihya etmek için kılı-nan
Teravih Namazı ile Dini Bayramların ilk sabahında da kılınan “Bayram Namazı” Kuran’da zikredilmemektedir. Haklarında ayet yoktur. Bu namazlar sahih ol-mayan hadisi şerif-lerle sabittir. Ancak; Allah'ın farz kılmadığı halde, bu tür rivayete dayalı hadis olarak yorumlanan namazları farz, vacip veya sünnet olarak da kabul edemeyiz. Çünkü Namaz sadece Yüce yaradan adına kılınır. Ne peygamberlerin nede başka bir amaçla kılınamaz. Bu tür davranış ve uygulamalar Allaha şirk koşmaktır.
2 Bakara Suresi 185. Ayet; şehru ramadâne-lleżî unzile fîhi-lkur-ânu huden linnâsi vebeyyinâtin mine-lhudâ velfurkân(i)(c) femen şehide minkumu-şşehra felyesumh(u)(s) vemen kâne merîdan ev ‘alâ seferin fe’iddetun min eyyâmin uar(a)(k) yurîdu(A)llâhu bikumu-lyusra velâ yurîdu bikumu-l’usra velitukmilu-l’iddete velitukebbirû(A)llâhe ‘alâ mâ hedâkum vele’allekum teşkurûn(e) Ramazan o aydır ki; insanlara kılavuz olan, iyi-kötü ayrımıyla hidayetten kanıtlar getiren Kur'an, onda indirilmiştir. O halde bu aya ulaşanınız onu oruçlu geçirsin. Hasta olan veya yolculuk halinde bulunan, tutamadığı gün sayısınca başka günlerde tutsun. Allah sizin için kolaylık ister; O sizin için zorluk istemez. Tutulmamış olan günleri tamamlamanızı, sizi doğru yola kılavuzladığı için Allah'ı yüceltmenizi ister. Ve sizin şükretmeniz umulmaktadır.” Deniyor.
Ramazan ayı ile ilgili Kuran’ı Kerim deki bu Ayet de, sadece “Oruç” tutmakla ilgili vahi vardır. Ramazan ayı süresince, her gece kılınan “Teravih Namazı” ile, Dini Bayramların ilk sabahında kılınan “Bayram Namazı” hakkında, kesin bir ayet bulunmaz.
Ebetteki Yüce yaratan a her zaman duacı olmamız gerekir. Vakit buldukça, Mutluluklarımızda, gece uyuyamayıp kalktığınızda, evhamlandığınızda, korkulu rüyadan irkilip kalktığınızda, Allah ı anmak için Kuran da okuyun, Namaz da kılın, Dua da edin. Sizi kimse engellemez. Üstelik İnancımız açısından da güzel bir davranış olur. Ancak bunu Kuranın ayetleri ile yanlış yorumlayarak zorunlu yapamazsınız.
4 Nisâ Suresi 103. Ayet“Fe-iżâ kadaytumu-ssalâte feżkurû(A)llâhe kiyâmen veku’ûden ve’alâ cunûbikum(c) fe-iżâ-tme/nentum feekîmû-ssalâ(te)(c) inne-ssalâte kânet ‘alâ-lmu/minîne kitâben mevkûtâ(n)Namazı/duayı tamamlayınca, artık Allah'ı ayakta, oturarak, yan yatmışken anın. Sükûnet bulduğunuzda, namazı/duayı tam bir biçimde yerine getirin. Namaz/dua, müminler üzerine vakti belirlenmiş bir farz olmuştur.” der. Bu Ayetten de açıkça anlaşılacağı üzere, Hadis ve rivayetlere göre Namaz vakitleri ve şekli belirlenemez.

2 Bakara Suresi 99. Ayet“Velekad enzelnâ ileyke âyâtin beyyinât(in)(s) vemâ yekfuru bihâ ille-lfâsikûn(e)Yemin olsun, biz sana açık-seçik ayetler indirdik. Onları, sapmış olanlardan başkası inkâr etmez.” Diyor.Halen Kuranın ayetlerinin açık olmadığını söyleyenler mi var? “Velekad enzelnâ ileyke âyâtin beyyinât(in)”Yemin olsun, biz sana açık-seçik ayetler indirdik.” Vahine karşı olan Mezhep ve sözde Hadis yorumcularına karşıda, aynı ayette açıkça şöyle diyor; “vemâ yekfuru bihâ ille-lfâsikûn(e)” “Onları, sapmış olanlardan başkası inkâr etmez.”
Mezheplerin kendine göre Namaz ve İnanç konularındaki yorumları hadislere göredir. Mezheplerin ve Tarikatların hepside, Namazlarının vakti ve şeklinde ortak bir yol bulamamıştır. Buda; hiçbirinin, Kuran'a göre İslamiyet'i uygula-madıklarından kaynaklanmaktadır.



 
 
Facebook beğen
 
 
 
“Yemin olsun, biz sana açık-seçik ayetler indirdik. Onları, sapmış olanlardan başkası inkâr etmez.”2 Bakara Suresi 99. Ayet
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol